Yeryüzü, sanki bir elma bahçesi... Ve bütün ağaçlardaki elmaların hepsi ikişer parça halinde düşüyor hayatın içine... Yani, bütüüün elmalar yarım! * Sonra da bu renk renk, boy boy, sayısız yarım elma; eşini, diğer yarısını aramaya başlıyor, hem de; "acele etmezsen aradığını başkası yiyecek" paniğiyle... Kolay mı, yarımını bulmak? Kendi rengine, kendi şekline, kendi tadına en uygun olan yarım elmayı bulmak kolay mı? Her yarım, yârım olur mu? * Diyelim ki buldun yarımını... Fakat belki de bir darbe almıştı eşin veya sen düşerken yaralanmıştın! Biriniz çölee, biriniz göle düşmüştü belki; biriniz kurumaya, diğeriniz çürümeye başlamıştı, kim bilir... * Fakat her yarım elma, mükemmeli arıyor; yani "mükemmel bir yarım" elmayı! Zor olan bu... İşin sırrı şu ki; mükemmel olan, zaten bütündür. Fakat arayan da, aranan da yarım! Yani burada iki yarım, bir tam'ı oluşturmaya çalışıyor, sıkıntı bu noktada... Ve diğer sıkıntı; ekşi ekşinin, tatlı tatlının, mayhoş mayhoşun tadından hazzetmiyor ve tatlı tatlının tadını alamıyor! İşte bu, sabır sınavı olmalı: İki yarımken bir bütün olacaksınız, bu duruma uyum sağlayacaksınız ve birbirinizin tadını alacaksınız... * Aşk, kırmızı bir elmadır dostlar; bütün ve tatlı. Kütür kütür ve suludur. Yedikçe çoğalır; dişi olana ve çiğnemeyi bilene!