Yelkendeki rüzgâr

-BİR- Beliren problemlerin, kokmasın diye içine bastırıldığı tuz göllerinde kayıkçı olmakla; yerkürenin bütün fırtınalarına göğüs germek pahasına engin denizlere açılmayı göze alan kaptan olmak bambaşka şeyler! Güçlükler; cesuru korkaktan, adamı çocuktan ayırıyor. Kahramanlar; büyük mücadelelerde belli oluyor. Vaatlerinin değil, "ne yaptığının" tarihi yazılıyor ve senden "bunu ne için yaptığının" hesabı soruluyor... Şartlar; kahramanları daha da büyük adımlar atmaya, korkaklarıysa deliklere saklanmaya zorluyor! Kaptan olan; yelkenine dolan rüzgârı "yol almakta" kullanmaz mı? * -İKİ- 1908'de 2. Meşrutiyetle gelen İttihatçılar, Sultan Abdülhamid hakkında vagonlar dolusu yalan/iftira yazdılar. "Tahttan indirilmese ve ölümüne kadar saltanata devam edebilseydi ne Balkan Savaşı olurdu, ne de Birinci Cihan Harbi'ne girerdik. Bu hususta tarihçiler arasında fikir birliği vardır" yazmıştı 1991'de büyük tarihçi Y. Öztuna. Padişahlığı 33 yıl sürdü. "Devlet'i 10 yıl idare edebilirlerse, bir asır idare ettik diye sevinsinler" kerametinde bulundu tahttan indirilirken. On yıl içinde milyonlarca km2 topraklardan geri çekildik ki, üzerine tam 19 bağımsız devlet kuruldu. Abdülhamid Han 1918'de İstanbul'da vefat ettiğinde 1. Dünya Savaşı denen en büyük trajedinin son yılı idi. Ve İstanbul sokaklarında açlıktan sinek gibi düşen insanların cesetlerini çöpçüler topluyorlardı... İttihatçılar ise kalan son topraklarımızı da düşman çizmeleri altında bırakan Mondros Mütarekesini (30 Ekim 1918) imzalayıp üçüncü gün yurt dışına kaçtılar. * -ÜÇ- Şimdi işte o toprakların insanları bölge bölge ağlaşarak, bölük bölük sığınarak, hatta bazısı kurşun sıkarak bizi uyandırmaya çalışıyor!.. Görmemiz gereken; bu insanların el birliğiyle bizi tekrar "kıtalara hükmetme kademesine" kaldırma çabalarıdır! On yılda neler olmuş, okudunuz. On yılda neler oldu, yaşadık... On yılda neler olacak, göreceğiz!