Ha rüzgâr geçer üstünden, Ha biz, İstanbul'dan geçeriz!.. Her rüzgâr, kendi kokusuyla geçer üstünden... § Kendi ısısıyla geçer, kendi rengiyle, kendi tozu-dumanı ve kendi sür'atiyle geçer... Her rüzgâr, kendi gibi geçer İstanbul'un üstünden... ..... Biz dahi kendimiz gibi geçeriz; canımızdan geçmeden... Bilerek; şehrin canının biz olduğunu!.. § Ha rüzgâr geçer üstünden, Ha biz geçeriz; vazgeçmeden İstanbul'dan!.. Çünkü, vazgeçilmez İstanbul'dan... ..... Çünkü İstanbul, koca bir aşk gibi konmuştur, şu yeryüzünün üstüne; "gümp" diye!.. § İstanbul; bir öpücük gibi konmuştur yeryüzüne... İşte o gün bugündür; "Yar" yüzü olmuştur, yeryüzü!.. § İstanbul, yarin iki dudağı arasındaki bir koca öpücük gibi durur, iki kara arasında... Ha yeryüzünde bir şehirdir İstanbul; Ha yaryüzünde bir öpücük!.. § Eski İstanbul yoktur, delikanlılar eskir!.. Delikanlılar eskitemez İstanbul'u; İstanbul'da delikanlılıklarını eskitirler... İstanbul'un delikanlıları, deli rüzgârlar gibi geçerler İstanbul'dan; canlarından geçmeden... İstanbul'dan geçilir; vazgeçilmez!.. § Ha rüzgâr geçer üstünden, ha biz, İstanbul'dan geçeriz!.. Kendi kokusu, kendi ısısı, kendi rengi, kendi tozu-dumanı ve kendi sür'atiyle geçen rüzgârlar gibi biz de geçeriz İstanbul'dan... Bilerek, İstanbul'un; bir "sevda" gibi konduğunu yüreklerin üstüne... Bilerek İstanbul'un; bir öpücük gibi konduğunu yeryüzüne... Ve bilerek, işte o günden sonra; "yar" yüzü olduğunu, yeryüzünün!.. § Ha yeryüzünde bir şehirdir İstanbul; Ha yaryüzünde bir öpücük!..