Yazık! Her adımda bin çile çekiyorsun, ayak diriyorsun; boynun kanayacak, çenen çıkacak... Daha kötüsü; ipin kopacak! * Mecnun; yâr diye, bir meçhulün eline vermişti ipini... İpiyse, bir köpek tasması gibi boynunu sıkıyordu... * Bir an unutsaydı Leyla'yı; Kendi ipini çekerdi ağzı köpürünceye, dili sarkıncaya kadar! İpin diğer ucunun şurada, yerde, kendi önünde duruyor olması önemli değil, derdi... İpin bu ucunun, senin boynunda olması önemli! * İpin diğer ucunun sahibi var, derdi... İpin diğer ucunun sahibi; senin sahibin, sen onun kölesinin! Köle, haddini bilmeli! * Kölenin işi; itaat etmektir sahibinin işine... O isterse tutup çeker ipinden, istemezse orta yerde bırakır, sana ne! Sen ipin bir ucuna sadık kalmakla vazifelisin; Diğer ucundan mesul değilsin! * İyileşmek istemeyene hekim ne yapsın? İçmediğin ilaçlar tedavi edemez seni! * Her adımda çıkıp giren kundura gibisin; topuğun kan revan! Sıkıştırsan ayağını, ya da sıksan ayakkabının ipini; her adımın bir öncekinden daha yavaş olmayacak! İnsanlar bomboş duvarlara bakıyor, görmüyor musun? Çakılmamış çivi gibi sandıkta durmak hoşuna mı gidiyor? Duvar şurada, sen orda; Bu hatt nereye asılacak?