Körpecik kasları ezildikçe gururlanıyoruz çocuklarımızla. Ve (ömür boyu sıkıntı sebebidir) omurga yapıları bozuldukça, kemikleri yamuk şekillendikçe; her biri her gün eve biraz daha yorgun döndükçe! Yıllardır soruyorum: Bu zulmü başka kim reva görür yavrularına? Köylüler sıpalara bile yük vurmaz ki ezilmesinler; eşek yavruları analarının yanında sırtları boş yürürler! Çocuklara hiç iş yaptırmayın, demiyorum; "Kendi ağırlıklarının yarısı kadar yükü sırtlarına asıp, haftanın her günü taşıttırmayın" diyorum. Yazıktır yahu; bunlar da insan evladı! Günahtır yahu; bu eziyetin hesabı var! * Omzumdaki (iki kiloluk) çantamı yoklayan doktorum; "seni mahveden bu" diyorken; sizler çocuğunuzun çantasını yokluyor musunuz? Onu önce uyandığında, sonra da kapıdan çıkarken tartın. Sonra da düşünün, hangi program verdiğim şu haberden önemli: Senin çocuğunun bedeni her gün birkaç milim eğriliyor, arızalı şekilleniyor! Boykot ve oturum izleyip oturan ana/babalardan yok mu uçuk/kaçık birileri; bütün velileri toplayıp ders kitaplarını dört eşit fasiküle bölsünler: Çocuklar da 2010 Mayısında okuyacağı kitapları sırtında taşıyıp durmasın ve bu hafta işi bitmiş (Ekim 2009) yaprakları yaza kadar okula götürüp getirmesin! * Allah rızası için, acıyın artık şu çocuklara! Her ders için ince gazete kâğıdına iki üç fasikül basılabilir. Yeni bölümleri, konular işlendikçe öğretmenler dağıtır. Böylece çocuklar, sadece birkaç dergi ve tek defterle okula gidip gelir! Şu masa/bilgisayar çağında, insanlarımız boşuna ortopedist/fizyoterapist peşinde koşmuyor. Fakat çocuklarımız boşu boşuna eve mutsuz dönüp, ağrıdan ağlıyor! ..... Not: Yazının açılım ve yorumları (yukarıdaki) site adresimizde...