Aydınları anlamak!
5 Nisan 2013 01:00
Türk sinemasına gönül veren aydınların, Emek Sineması'nı bile dolduracak (çok büyük bir salondur malumunuz) filmleri nasıl yaparız veya niye yapamıyoruz sorularında birleşmek yerine "yıktırmayız arkadaş" eyleminde bu kadar hevesli olmalarını anlamak çok zor...
Haklılar veya haksızlar demiyorum... O ayrı bir mesele... Önceliklerini tartışıyorum...
Bugün Türkiye'de 567 sinema binasında 2.100 civarında salon bulunuyor...
Seyirci konfor ve teknoloji arıyor.
Emek Sinemasının kocaman salonunu nasıl dolduracaksınız?
Fakat her halükarda "yaşatmak" ancak ortaya iyi işler çıkarmak, onları iyi pazarlamakla mümkün...
Beş yıldız verdiğiniz filmleri oynatarak Emek'i doldurabilir misiniz?
Onlar sanat filmleri ise, "sanat" eseri olan böyle bir salonda ne tür filmler gösterilmeli o zaman? Sanat seyirci toplamıyorsa Emek'i ne yapacaksınız?
Türk filmlerini, Türk dizileri kadar pazarlayamamak nasıl açıklanabilir?
Anlayamıyorum, kimse kusura bakmasın...
Türk sinemasına gönül veren aydınların iki meselesi var kendilerine sermaye ettikleri... Biri bakanlığın sinemaya doğrudan nakit desteği ve diğeri Emek Sineması...
2012 yılında 61 yerli film vizyona çıktı mesela...
Bu sayı yeterli midir? Bu 61 filmin yurt içi ve yurt dışı performansları nedir? Ne olmalıdır?
Boş verin!
Emek yıkılmasın yeter... Bakanlık para versin ve aman gölge etmesin!
Belki de kendini tanımayan, konumlayamayan, halkıyla konuşamayan aydınımızı çözdüğümüz zaman bir çok şeyi çözmüş olacağız...
İşe buradan başlayıp bu çok mümbit sahada senaryolar yazabilir, filmler çekebiliriz.
Neticede sinema da yeri geldiğinde yol gösteren, çözüm sunan bir sanat!
Dünyanın en büyük bütçeli filmlerini yapmak, sonra onları yine bütün dünyaya pazarlayıp para kazanmak güzel bir hedef değil mi?
Bu aslında sadece sinemada değil, her anlamda büyük olmayı da beraberinde getirmez mi?
Emek Sineması için patırtı koparanların bu türden hayaller kurmamalarını, hedef göstermemelerini izah etmek zorundayız...