Adettendir ya... Belirli gün ve haftaları atlamak olmaz... Takvimin sonuna yaklaşıyoruz. Yıl bitiyor. Zaman kavramı illa ki beynimizin bir taraflarını rahatsız edecek... Önce munis bir yaklaşımla "Bir yıl daha bitti... Zaman çabucak geçiveriyor" buruk tebessümü ve arkasından "ömür bitiyor" hüznü... ..... Bir yönüyle gerçek; modern zamanlarda insan daha hızlı ve daha yoğun yaşıyor... Ama muhtevanın kalitesi tartışılır... Konumuz da bu... ..... Geçen gün bir sohbetimizde İstanbul'un Başkanı Ali Müfit Gürtuna, "Maalesef insanlarımızın ömrü evle işyeri arasındaki güzergâha sıkışıp kalmış durumda... İstanbullu İstanbul'un farkına varamıyor" diye üzüntüsünü belirtmişti. Belki başkan, İstanbul'a kattıkları güzelliklerin görülmemesi endişesiyle bunu söylemişti ve haklıydı ama... Ben o insafsız güzergâhın ve daha doğrusu bir makinenin vargeli haline dönüşümüzün hayatı nasıl kısıtladığının isyanındayım... ..... Giderek daha çok insan, hayatını iki ekran arasında geçiriyor... Evde televizyon ve işte bilgisayar... İkisi arasındaki mesafe ise, tekrarına mahkum olunan güzergah... Adı ne bunun? Hayat... ..... Şehrin çok küçük bir bölümünü görüyoruz her gün... Ve üstelik aynı açıdan... Sabah gittiğimiz ve akşam döndüğümüz yoldaki maceramızı kazara tersine çevirsek... Yani sabah işten dönsek ve akşam işe doğru gitsek... Bu zaman farkı bile, ezberlediğimiz güzergâhın farklı renklerini yaşamamızı sağlayacak; muhtemelen şaşıracağız... ..... Mesela İstanbul'da yaşayanlar için birkaç soru: En son ne zaman vapura bindiniz? En son ne zaman Haydarpaşa'dan veya Sirkeci'den banliyö trenine bindiniz? En son ne zaman belediye otobüsüne bindiniz? Metro'yu gördünüz mü? En son ne zaman işiniz veya evinizin bulunduğu semtin dışında bir yerde en az onbeş dakika yürüdünüz? ..... Yıl bitiyor... Hızlı yaşıyoruz... Ama muhtevada problem var... Esaret var... Galata Köprüsü'nde veya Boğazın iki yakasında olta sallayanlar, oraların kadrolu görevlileri değil... İşgaliye de almıyorlar... Alın bir el oltası ucuzundan, sallayın gitsin... Maksat balık tutmak değil; "yıllar nasıl geçiyor" diye düşünürken "farklı" bir yerde olmak ve "farklı" bir sonuca ulaşmak...