Bir deli, bir kabadayı ve Osmanlı

A -
A +

"...İmparatorluk kendini yönetecek sadık komutanları Enderun'da yetiştirmiştir. İşte bu çok önemli bir vasıftır. Buradan çıkan insanlar vezir olmuştur, Yeniçeri Ocağı Ağalığı yapmıştır, devlet kademelerine hatta birçok memuriyete dahi ağırlığını koymuştur; ama hiçbir zaman padişahın hizmet sınıfı olduklarını unutmamışlardır. Devlet fikrini, devletin bütünlüğünü çok iyi kavramışlardır. Bu nedenledir ki 16. asırda Kanuni devrinde imparatorluğumuza gelen Avusturya-Alman Büyükelçisi Ogier Ghiselin von Busbeck, bu durumu biraz idealist bir üslup ve biraz da kıskançlıkla şöyle anlatmaktadır: 'Osmanlı devletini liyakat sahibi, güzel insanlar, çalışarak, yükselerek, gayretle elde ettikleri rütbelerle yürütürler. Bizdeki gibi irsi bir aristokrasi yoktur. Bu yüzden kabiliyetsiz insanların elinden değil, kabiliyetlilerin elinden yayılan ve yükselen, istikbali fetheden bir imparatorluk sözkonusudur." "Osmanlı'yı Yeniden Keşfetmek", İlber Ortaylı'nın konuşmalarından derlenmiş zevkli bir kitap. Yukarıdaki paragraf kitabın "Enderun" başlıklı bölümünden... Osmanlı'yı anlamak ve günümüzün rahatsızlıkları açısından ders çıkarmak için önemli bir kaynak... (Timaş Yayınları) *** "... Ya şu yurtsever geçinen, yüksek rütbeli, kravatlı, smokinli şarlatanlara ne demeli? Onların gerçekten size hizmet etmek için mi bu makamlara geldiğini sanıyorsunuz? Vah size! Onlar nabza göre şerbet vermeyi çok iyi bilirler. Para için değil babasını, inançlarını bile satar bu sözde yurtseverler. Hırs bürümüştür gözlerini. Hırs tohumu da küçük dillerinin altında, küçücük bir kesenin içinde, minik bir kurttur." "Allah'ım artık dayanacak gücüm kalmadı. Bittim, tükendim! Neden dinlemiyorlar? Bakıyorlar, ama görmüyorlar. Kulakları var ama duymuyorlar. Benden ne istiyorlar? Onlara ne zararım dokundu ki işkence ediyorlar?" Bu metinler, Gogol'ün "Bir Delinin Hatıra Defteri" isimli hikayesinden... 43 yaşında inzivadayken ölen ve hayatı çalkantılarla geçmiş usta bir kalemden üç nefis hikaye... Aklın bıçak sırtındaki cambazlığı hakkında... (Timaş Yayınları) *** "Kabadayıların adının mafya babasına dönmesinden sonra gelen son kuşakta ise eski raconun da, racon kesmenin de yerinde yeller esiyordu. Yeni tipte racon kesme, bir mafya babasının kaba kuvvete başvurarak arabuluculuk etmesi haline gelmişti. Yirminci yüzyılın başındaki kahvehanelerin yerini pahalı döşenmiş yazıhaneler almış, anlaşmazlıklar ya cep telefonuyla tehdit etme, ya da mafya infazları ile çözülür olmuştu." "Efendi kabadayılar ise gerçek kabadayılar idi. Diğer iki tür kabadayı tarih sahnesinden çekilmiş, ancak üçüncüsü kalmıştı. Dündar Kılıç'ı işte bu sınıfta yani efendi kabadayılar sınıfında sayabiliriz. Gerçi Dündar Kılıç'la birlikte efendi kabadayılar da tükendi ama türünün son örneği olarak burada zikretmeye şayandır." Katıldığı bir televizyon programında "Mafyanın mecliste milletvekili olur, bakanı olur, polis müdürleri olur, her kesimi hatta hayat kadınları bile olur. Ama kabadayılar halkın bağrından kopmuştur ve halkın bir yakıştırmasıdır" diyen Dündar Kılıç'ın ve kabadayılık âleminin hikayesi "Kurtlar Sofrasında Son Kabadayı" kitabında... (Kitaplık Yayınları) *** Üç ayrı kitaptan insan örnekleri... Zevkli bir okuma yolculuğu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.