Bir hikâye lâzım

A -
A +

Öldük, bittik..." sızlanmalarının bir işe yaramadığı ve yapınca olabildiği gerçeğini yaşıyoruz şu günlerde... Bir zamanlar Türk Sineması nadiren ürettiği filmlerini oynatacak salon bulamayıp ağlıyordu... Şimdi 4-5 salonlu sinemalarda aynı anda 3-4 Türk Filmi oynuyor... İyi mi? İyi tabii... Ama... Vizontele, Gora ve şimdi de "Organize İşler" için şunu söylebiliriz ki; bir yandan çığır açıyorlar ve bir yandan "hikaye" olmadan film olamayacağı gerçeğini doğruluyorlar... *** Vizontele'de Türk halkının yüzlerini gördükleri anda gülmeye alıştığı sanatçılara eşit olarak bölüştürülmüş skeçler vardı... Hikâye ikinci planda kalmıştı... Güldük, geçtik... Gora'da da aynı şey söz konusuydu... Organize İşler'de de durum aynı... "Filmden çıkınca akılda kalan ne?" sorusunu sormak lazım... "Hoşça vakit geçirmek!" yeterliyse, o zaman o filmlerin kahramanlarının tek kişilik şov kasetlerini alın, daha çok gülersiniz... "Para harcama cesareti", "teknolojiyi kullanma arzusu" ve "espri cinlikleri" üzerine kurulmuş filmler... Her şeye rağmen, eksik olan da tamamlanacaktır ve Türk Sineması, kitap dünyasının yakaladığı ivmeyi yakalayacaktır... Sonra organize işler yerine, "rafine" işler yansıyacaktır perdeye... *** Organize İşler"den aklımda kalan nefis İstanbul manzaraları oldu... Problemleri arasında boğulup kaldığımız İstanbul'un nasıl eşsiz bir şehir olduğu, o muhteşem helikopter görüntüleri sayesinde bir daha kafalara kazınıyor. *** Türk Sineması, harcadığının karşılığını alabildiğini gördü... Oyuncumuz var... Yönetmenimiz var... Artık cesaretimiz de var... Şimdi daha iyisi, daha iyi hikâyelerle ve yurt dışına da açılmak hedefiyle yapılabilir... Çünkü... Hikâye istersen hikâye, mekan istersen mekan... Burası medeniyetler beşiği, destanlar yurdu Anadolu...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.