Deveye sormuşlar "boynun neden eğri" diye, o da demiş ki, sende astigmat var... Meclisteki yemin töreni, yıllardır süren tuhaflığıyla, Türkiye'de sadece anayasanın değil, her şeyin değişmesi gerektiğini gözler önüne serdi... Yemin... Bu nasıl bir metin? Okuması zor... Dinlemesi sıkıcı... Ezberlemesi akıllara ziyan... Anlamı ise... İşte o noktada "astigmat"tan şüpheleniyorum. Dinlerken insanın içini boğan bir metnin anlamı olsa ne olur? Üstelik yüzlerce kez tekrarlanıyor... Kim dinliyor? Ne işe yarıyor? Bu sıkıcı metni okuyan kendini yemin etmiş hissediyor mu? Hadi metni bir kenara koyalım... Meclis başkanı bu yemini bir kez okuduktan sonra tek tek herkesi kabule davet etse ve bu seremoni gün boyu değil de, bir saatte bitse... Güya namus ve şerefe bağlanan kriterler zaafa mı uğrar? *** Yemin törenlerini birkaç saat kadar yeni vekillerin okuma, ifade ve telaffuz kabiliyetlerini görmek için seyrediyorum... Bu seyirde hafif bir sit-com havası da yok değil... Ama iş uzadıkça her bakımdan tadı kaçıyor... *** Oktay Ekşi yıllar önce meclisin en genç üyesiymiş... Şimdi de en yaşlı üyesi olarak başkanlık kürsüsüne oturmuş... Muhteremdeki azim karşısında ceketimin düğmelerini ilikliyor ve fakat 60 anayasası için sarf ettiği "en demokratik, en özgürlükçü" ifadeleri karşısında nutkumun tutulduğunu belirtmek istiyorum. Eğer bu geçici başkan, hasretle beklediğimiz yeni anayasaya katkıda bulanacaksa vay memleketimin haline... *** Bir vatandaş olarak beni temsil etsin diye oy verdiğim vekilden, okuduğu o yemin metniyle ilgili olarak kendini "bağlı" hissetmesi noktasında şartım yok. Benim oy verdiğim vekil, kendini rahat hissedebilir... Diğer taraftan meclise katılıp yemin etmeyen, meclise katılmayan, katılıp yemin eden muhalefetin vaziyeti ise tarihe "tiyatral bir performans" olarak geçecek... *** Velhasıl Kayahan şarkısını söylerken bence daha samimi ve anlamlı: "Bir yemin ettim... Dönemem...."