Bu ülkede "darbe"nin ne anlama geldiğini bilmeyen yoktur sanırım. Eskiden periyodik bir durum vardı. Her on senede bir gibi. 80'den sonra biraz değişti. Genç arkadaşlar da, kendi algılarına uygun olanını yaşadılar: e-muhtıra... Hem de birkaç kez... Yani Myanmar yönetiminin çağ dışılığı karşısında bizim ağzımız bir karış açık kalmaz. Bu her millete nasip olmayan bir tecrübedir. Türk insanı bu konuda bilgili ve dayanıklıdır. Sonra "şuna buna zam geldi" haberleri de sarsmaz bizi... Ne o öyle: Yüzde 1-2-5 zam... Bizim genlerimizde vardır: "Kodun mu oturtacaksın. Zam mı yapıyorsun? En az yüzde 30 olmalı..." Zaten enflasyonun bu kadar cılızlığı asabımızı bozuyordu; kımıldadığı iyi oldu. Bizim ülkemizde ömür ortalaması en uzun meslek siyasettir. Bir de kıvranırlar, çok çalıştıkları için... Halbuki süper konforludur. Ne tahsile, ne birikime gerek vardır. Bizde milletin vekili olmak için ön şart yoktur. Biraz para, biraz çevre, aile, aşiret, soy avantajı veya omurgasızlık veya yer hareketlerinde jimnastik kabiliyeti yeterlidir. Yani tahsil, birikim ve azim dışında da yol vardır meclise anlamında söylüyorum. (Bu kritik cümle, vaziyeti toparlamak içindir.) Siyasetçilerimizin genç ölenleri ya kazaya uğramıştır ya da uğratılmıştır... Yoksa yüz yaşını görme ihtimaliniz çok yüksek ve son nefesinize kadar da çene hizanızda kadrolu mikrofonlar vardır. Uzun uzun yaşayın ve konuşun. Üstelik kimse bıkmaz. Severiz eskileri... Buna bu milletin antika merakı mı dersiniz, vefa mı dersiniz, daha uygun bir sıfat mı münasip görürsünüz bilmem. Doğal afetler deseniz... Her türlüsüne alışığız... Depremine de, seline de... Hatta deprem korkutucusu profesörleri bile sabahları yayınlanan kadın programları ekseninde seyrederiz merakla... Kuş gribi, kene, deli dana, AIDS vs... Vız gelir tırıs gider... Çok daraldık mı, mahalle kıraathanesinde fayans dizeriz ıstakalara... Hiçbir skandal, hiçbir yolsuzluk, hiçbir facia uzun ömürlü değildir bizde; siyasetçilerin aksine... Siyasetçiler de uzun ömürlerine, bol bol sığdırırlar bunlardan. Bir bakarsınız bütün ülke birileri tarafından dinleniyordur; ortalık ajan kaynıyordur. Bir bakarsınız; "Dün dündür, bugün bugün..." Bir bilemediniz iki gün sonra yeni bir eğlencemiz vardır gündemde... Eğlence... İçeriği korkulu olsa bile... Şimdi mesela "Milli Takımı Kapatma Davası" açılabilir. Ana sponsor konulu reklam muhabbetinden anladık ki, Fatih Terim nedense hep başı kapalı kadınların çocuklarını seçmiş takıma. Bu işte bir iş var. Tartışabiliriz... Annesinin başı kapalı olan gol atarsa sevinmeyen çıkar mı? Ne gıcık soru. Ama irticayı tetikleyebilir bu durum. *** Ben dağıttım sevgili okuyucular. Geçen hafta bahsetmiştim; oksijeni bol bir yerdeyim... Tatil niyetine... Diyeceğim şudur ki; uzaktan bakınca daha iyi anlıyor insan... İki şey var... Biri "Bize bişey olmaz..." İkincisi de galiba, "Bizden bişey olmaz..."