Geçen hafta televizyon bağımlılığımızdan bahsetmiştim ya... İşin bir başka ürpertici boyutu da, feci denebilecek sığlıklara ve garabete ulaşmış kalitesizlik ve seviyesizlik problemidir. Çok seyretmenin, vakti ve hayatı ziyan etmenin ötesinde, sorulması gereken kritik bir soru var aslında... Ne seyrediyoruz? ..... İnsanları bir eve tıkıştırıp, onların sosyal performanslarını (!) sergileyen "Biri Bizi Gözetliyor" rezilliği, "Ben Evleniyorum" merhalesine ulaştı ki, ekran karşısında kim kiminle evlenecek ve nasıl olacak, olur mu, olmaz mı, gibi acayipliklere prim verdik. Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi lotarya haline getiren bu program, şimdi işin içine yine "kutsal" bir varlığı, "anne"yi soktu. Neye ve nasıl alet olduğunun farkına varamayan koca koca insanlar, oğullarını evlendirme ve münasip bir eş bulma ameliyesini, semt pazarından domates seçme derekesine düşürdü... Onlarca kameranın varlığına rağmen, güya bir köşeye çekilerek fısıldaşan ve birbirlerini çekiştiren insanlar, böyle bir seviyesizliğin içinden fazilet tellallığı yaparlarken nasıl komik duruma düştüklerinin farkında değiller mi acaba? ..... Genç kız diyor ki: "Aslında önce bir elektrik almıştım ama... Sonra ruh eşim olmadığını anladım..." Pardon... Elektrik? Ruh eşi? Ne demek bunlar yahu? Ruh eşini tarif edeyim isterseniz. Hanımefendinin "ruh eşi" gibi parlak, yüksek ve moda bir tabirle ileri sürdüğü kriter aslında, boy, bos, şebeklik kabiliyeti ve popüler ihtiyaçlarına cevap verebilecek maddi imkanlar... "Ruh eşi" sıfatının içinde ruha dair aranan hiçbir şey yok... Elektrik almak diye tarif edilen ise, o boy, bos, şebeklik ve maddi açılımla ilgili sezgisel bir çarpılma herhalde... ..... Ya ünlüler çiftliği? İnsanların sanal kafeslere hapsolup seyirlik hale gelmesini içime sindiremiyorum... Ve onlara adeta "fıstık" atmaya hazır bir ilgi ve şefkatle ekran karşısına kilitlenenler ise, en az o kafesin içindekiler kadar tedaviye muhtaç... ..... Ve insan düşünmeden edemiyor... Bundan sonra ne olacak? Önce insanları eve doldurup seyrettik... Sonra evlenip evlenmeyeceklerini tartışıp durduk... Şimdi anneler de işin içinde... Bundan sonra ne olacak? Sadece ve sadece "reyting" avcılığı yapan program mimarları, sosyal hayatımızı ters yüz edecek neler hazırlıyorlar acaba? Bir de onları soksak bir kafese de, neleri nasıl düşünüp, hangi hassasiyet ve değer yargılarıyla tezgahladıklarını temaşa edebilsek... Nasıl olsa şefkatimiz ve fıstığımız bol...