Türkiye'de 400 kütüphaneye karşılık, 400 bin kahvehane olduğu rivayet ediliyor... Bu tabloya bakıp "Öldük, bittik, perişan olduk. Ne kadar cahil milletiz. Okumuyoruz. Kahve köşelerinde harap oluyoruz" tantanası koparmak çok gerçekçi değil... Problemimiz okumamak olabilir... Ama kütüphane sayısı, bu problem için doğru gösterge sayılamaz... Çünkü o kütüphanelerin çoğu "yaşayan kütüphane" bile değildir. Orada, bizim devlet kimliğimizin soğuk, resmi, hantal ve "bir an önce çıkıp kurtulayım" duygusunu azdıran çatık yüzü kendini gösterir. Kütüphanelerimiz, gitmekten zevk alacağımız yerler olamamıştır yapıları ve işleyişleri itibarıyla... Dolayısıyla 400 değil de, 400 bin olsa, sadece istatistiki bir değer ifade eder ele güne karşı; o kadar... *** Tabii bu iş bir yönüyle de arz-talep meselesi... "Kim neyi talep etmiş de, olmamış?" sorusu yerinde bir sorudur... İçinde bulunmaktan derin hazlar alacağımız, bilgi ve sanat atmosferini ve bu atmosferin insanı saran cazibesini yaşayacağımız bir model için şimdiye kadar kim sesini çıkarmış veya bunu dert edinmiş; ben bilmiyorum. Sadece okumayı seven bir vatandaş olarak, hiçbir kütüphane bugüne kadar beni çekmemiştir. Hayatımın dışındadır. Bunu söylemeye çalışıyorum. Ama asıl önemlisi, bize ait kitaplığın veya kütüphanenin olmayışıdır... Yani evimize, iş yerimize ait... Yoksa genel kütüphaneler, dolaylı çözüm yollarıdır... Problem budur... Gündelik hayatımızda, yani evimizde ve işimizde, "kitaplık" kavramı maalesef genel olarak yerleşmemiştir. Lise yıllarında ansiklopedi pazarlamaya kalkışmıştım ve tek müşterimiz, bürosundaki yeni mobilyanın raf uzunluğuna göre ansiklopedi seçen yaşlı iş adamı olmuştu... Cilt sayısına ve cilt rengine göre bir aranjman hazırlamıştık... *** Marangozların yerlerini mobilya zincirlerine bıraktığı günümüzde, bize sunulan ürün katalogları, bakış açımı haklı çıkarmaktadır... Yemek odası kavramı içinde pazarlanan raflı heyulalar, bardak, çanak, gümüş vs. sergilemek içindir. Kitaba göre tasarlanmamıştır. Onları modifiye ederek bulduğumuz çözümler, salonumuzun estetiğini bozan spastik çözümlerdir; ... Ve hayatımız için vazgeçilmez olduklarını reklamlarda barım barım bağıran markaların mağazalarına gittiğinizde ve "Kitaplık..." arıyorum dediğinizde, görevlilerin apışıp kaldıklarını görürsünüz... Ama nihayetinde onlar da haklıdır. Yukarıda da belirttiğim gibi bu bir arz talep meselesidir... Yeni ev kurarken beyaz eşya, yemek odası, zigon sehpa, fiskos bilmem nesi listemizde yer alır... Ama birkaç parça kitap, sağa sola rastgele iliştirileceğinden, bu hayati ihtiyaca kimse çözüm aramaz... *** Şimdilerde medya gazıyla gündemimize giren yazarlar ve çok satan kitapları, ilerisi için yine de bir ümit ışığıdır... Ve inşallah, mobilya mağazalarında, çeşitli çap ve modellerde, kitaplık ve kütüphaneler de satışa sunulacaktır. O günleri gördükten sonra, kütüphane sayısı 400 olmuş; ne gam!