Türkiye'nin en önemli problemi eğitimdir. Türkiye'de eğitim, aileler için de, çocuklar için de külfettir. Devlet okulları yetersiz ve güvensiz, kolejler de ticarethanedir. "İnsan yetiştirmek" gibi bir kavram hiç akla gelmez. Hele "iyi ve mutlu insan" yetiştirmek eğitimin hedefi değildir. "Bizim öğrencilerimizin yüzde bilmem kaçı üniversiteyi kazanıyor" klişesi, ancak bir pazarlama argümanı olabilir. Oluyor da. Okul kitaplarının dili perişan. Çocukların Türkçesi daha perişan. Yabancı dil öğrenseler ne olacak? Ama velilerden para toplanarak yapılan sosyal faaliyetler asla ihmal edilmez. Öğretmenler çocukları "öğretmenliğe" teşvik ederler mi? Soruyorum. Başarının kriteri paradır. Çok kazanmaktır. Türkiye'de öğretmenler çok kazanamaz. Çok kazanamayan öğretmenlerin çalıştığı okullarımızda, çocuklarımız "çok kazanacakları" bir meslek hedefiyle okur. Dershaneler de onun için vardır. Dershanelerin varlığı, okulların yetersizliğinin aleni göstergesidir. CHP'nin derdi bu problemler değildir. 28 Şubat zihniyetinin derdi, dışa kapalı, devletçi, baskıcı ve tek tip insan yetiştiren düzenin devamıdır. Üniversite mezunlarının iş bulamadığı, meslekleriyle mutlu olamadığı, mikrofon uzatıldığında düzgün cümle kuramadığı, yarışmalarda rezil olduğu bir sistemde, eğitimi ömür boyu "zorunlu" kılsanız kaç para eder? CHP yeni düzenlemeyi dert edindi; Tandoğan'da "grup toplantısı" yaptı. CHP'nin eğitimli genel başkanı da konuşmasında Türkiye'nin yüzde 50 oy alarak iktidara gelmiş Başbakanına "cahil, kindar, münafık, diktatör" dedi. İktidar partisinden bahsederken "Kafasının içinde beyin taşımayanlar" ifadesini kullandı. 7-8 bin kişinin toplandığı kalabalık için "on binler burada" diyerek coştu ve "Milli Eğitim ulusal davamızdır" diyerek muhteşem bir cümle kurdu. Aslında "Ulusal Eğitim milli davamızdır" da diyebilirdi. Türkiye'nin en önemli problemi gerçekten eğitimdir. Ama siz "en önemli problem muhalefet problemi" derseniz ona da itiraz etmem.