Çünkü...

A -
A +

Sabah kalkıp aynaya baktığım zaman durumu gözden geçiriyorum. Zaman çıldırmış olmalı... Beynimde şekillenen ilk düşünce bu. İki sabah arasında gerçekten yirmidört saat geçti mi? Ve ben ne yaptım o sürede? Bilmiyorum. Az sonra trafikle boğuşacağım. On sekiz kilometrelik parkurun en az üç-dört yerinde sebepsiz tıkanmalar olacak. Ufak kazalar, yol yapımı, bozulan birkaç araç vs... Radyoda haber kanallarını dolaşacağım. Küresel ısınma veya küresel kriz... Ortadoğu, balkanlar vs... Borsa, döviz, miting, gözaltı, kapatma ıvır ve zıvır... Fener, cimbom, kara kartal... *** Masama oturunca demli bir çay ile bir bardak su siparişim çoktan verilmiş olacak ama asla birkaç kez daha hatırlatmadan bu servis yapılmayacak. Çünkü kazana su çekmişlerdir... Çünkü patronların misafiri vardır... Çünkü de çünkü... Ama bir zamanlar her bardak için marka verdiğimiz Kamil, bizi asla çaysız bırakmazdı. Çayı yirmi dört saat taze ve hep istediğiniz anda hazır... Çünkü... Gerçek çünkü budur. Çünkü Kamil ne kadar çok çay verirse o kadar kazanacak... Lafı lüzumsuz uzattım. Ama bu anlatmak istediğime iyi bir vurgu; çünkü lüzumsuz işler hayatımızı kemiriyor: Küresel ısınma veya küresel kriz... Ortadoğu, balkanlar vs. Borsa, döviz, miting, gözaltı, kapatma ıvır ve zıvır... Fener, cimbom, karakartal... *** Gerçekten lüzumsuz bu başağrısı ve bu vakit kaybı... Çünkü... Vehbi Arvas Abi gitti. Çünkü ben de gideceğim. Siz de gideceksiniz. Baykal da gidecek. Erdoğan da... Parti kapatanlar da gidecek. Partisi kapananlar da... Vehbi Abi derin bir hüzün bıraktı. Uğurlayanlar sevgileri, duaları ve diğer tarafta kavuşma arzularıyla uğurladılar... Peki ya ben giderken ne olacak? *** Aynanın karşısındayım... Yine sabah. Ve trafik.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.