Devamı seneye!

2001, 2002 ve 2003 yıllarında ortalığı kasıp kavuran Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin 60 yıl öncesine gidiyoruz ve yeni üçleme ile karşı karşıyayız. İlk film gösterime girdiği yıl, yani 11 yıl önce, bilhassa görsel efektleri ile sinemada teknolojinin geldiği yerin altını kalın bir şekilde çizmişti. Ve artık sinemada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bütçesiyle, kadrosuyla, ortaya konan müthiş çalışmayla göz kamaştıran bir iş vardı beyaz perdede. Tolkien'in akıllara zarar hayal dünyasının birbirinden enteresan karakterleri ve bu karakterlerin bazı klişe replikleri, sinemaseverlerin hafızasına kazınmıştı. Şimdi teknolojinin geçen 11 yılda geldiği noktanın ve üç boyut keyfinin ilavesiyle "Hobbit- Beklenmedik Yolculuk" seyirciyi fantastik dünyanın içine çekiyor ve ürkütücü atmosferin bir parçası haline getiriyor. Elf'lerin duruluğu ve asil sakinliğine karşılık Ork'ların vahşi ve itici dünyalarının arasında, her anı tehlike ve dur-durak bilmeyen bir aksiyon cümbüşü... Ejderha Smaug, dağın içindeki haşmetli ve zengin Cüce Krallığını yerle bir etmiştir ve cüce kralın torunu yeryüzüne dağılmış mutsuz cüceleri, tekrar vatanına kavuşturmak istemektedir. Elbette Gandalf ve Hobbit'imiz Bilbo olmadan bu mümkün değildir. Yalnız Dağ'a doğru başlayan beklenmedik ve zorlu yolculuk "Yüzüklerin Efendisi"ne temel olacak bir yolculuktur. "Kıymetlimiss" sayıklamasıyla şöhret olan Gallum ve her şeyin etrafında döndüğü "yüzük" bu ikinci üçlemenin ilk filminde de öne çıkar. Gandalf'ın bilgeliği ile sıradan bir hayatı tercih eden Bilbo'nun kritik anlardaki cesareti ve duruşu, maceranın aslında çok da ihtiyaç duyulmayan "mesaj" boşluğuna sıvanmış muhteva gayretinden ibaret. Bu üç saatlik "beklenmedik yolculuğun" tek ama önemli can sıkıcı tarafı "beklenmedik" bir şekilde bitivermesi... Ejderhanın gözü açılırken, perde kapanıyor... Peki ne olacak... Şu olacak... Neticede bu bir üçleme... İkinci film için bir yıl kadar bekleyeceğiz... İyi seyirler.