Dünyanın merkezi

A -
A +

Hayır. Ben değilim. En azından kendime telkin ediyorum bunu. İnsanın nefsi buna inanır gibi olunca rahat ediyor. Kimsin sen? Hiç... Hiç ne işe yarar? Hiç... Ama kolay değil. İnsan görünmek istiyor. En önde hem de. Fark edilmek... Olduğu yeri sahiplenmek ve fotoğrafa girmek istiyor. Hatta mümkünse yeri ayrılsın, karşılansın, yol açılsın istiyor. "Protokole yer açın!" Dünyanın merkezi olunca insan istiyor işte... Ve ama çok olunca... Dünyanın merkezleri çok olunca, değersiz oluyor. Ve fakat, olmak istediği yer için ölmeye razı olanlar... "Hiç" olanlar, omuzlarda taşınıyor. Muradına kavuşuyor. *** Bu bir paradoks. Ben dünyanın merkeziyim... Hayır değilim. Merkeziyim. Bu paradoksun yorgunluğundan kurtulmak... Hiçliği bir an olsun hissetmek... Ve farkına varmak için formül şu. Geçen hafta açıklayacağımı söylediğim... Kaçacaksınız... Hayattan kaçacaksınız. Ölür gibi... *** Beş veya altı arkadaş... Yolda bırakmayacak dört teker... Mümkünse ucuzundan dört çeker. Yoldan çıkacaksınız. Herkesin gittiği yoldan çıkıp, kimsenin olmadığı yerlere doğru... Dağlardan, bayırlardan patikalardan, köy yollarından... Kaybolarak. Haritaya bakıp dalga geçerek... Sessizliğin ve ıssızlığın içinde sonsuzluğu görmek ve hiçliği hissetmek. İşte huzur... İstanbul'da yaşayanlar için iki rota... Ama kışın... Özellikle kışın... Şile, Ağva, Kandıra, Kefken, Karasu, Kuzuluk, Sülüklü Göl, Göynük üzerinden İstanbul... İstanbul, Tekirdağ üzerinden sahil şeridini takip edip Uçmakdere üzerinden Mürefte, Gelibolu, Behramkale, Havran, Balıkesir, Bursa, İstanbul... *** Kaçın. İyi gelir... Hem ne kadar vaktimiz kaldı ki? Çektirdiğimiz o toplu fotoğrafa bakın. Gidenlere ve kalanlara...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.