Dünkü Habertürk'ün sürmanşetini hatırlatmak istiyorum: "Muhalefetten ret, yargıdan isyan..." Bu manşet doğrudur ve sadece bu anayasa paketi için geçerli değildir; neredeyse iki kurumun karakterini yansıtmaktadır. Türkiye budur. Birisi karşı çıkar, yargıya götürür. Yargı bozar... Neyi bozar? *** "Egemenlik" benimse eğer... Ve benim seçtiğim temsilciler bu noktada bir çıkış yolu bulamıyorsa, bana gelip sormalarından daha doğal ne olabilir. Belki ben de karşı çıkarım... Belki ben de isyan ederim... Ama bana sormadan nereden bileceksiniz? *** Fakat onların egemenliği hak gördüğü "millet"in özel bir tarifi var herhalde... Millet dedikleri Türkiye'nin çok küçük bir tabakasını içine alan ayrıcalıklı zümre... (Ne kadar çok birbirlerine benziyorlar ve ne kadar çok akrabalar üstelik...) Geri kalanlar ise sıradan vatandaşlar. Yani az şey mi, nüfus cüzdanı vermişler, bu topraklara kabul etmişler, bi zahmet sen de kır dizini de otur oturduğun yerde! Oturuyorduk aslında... Başımız önümüzdeydi. Ceketimizin düğmeleri ilikliydi... Bir düdük sesi duyduk mu, yolun tenha köşelerine sinerdik... Bayram bile yaptırıyorlardı bize... Dini bayramlarımıza karışmıyorlardı; onlar genelde tatil olarak kullanıyordu... Milli bayramlarda da sınıfça organize edilip götürülüyor ve askerî gücümüzü alkışlıyor sonra jimnastik yapıyorduk. *** Neyse bırakalım şimdi bize çektirilen ve reva görülenleri... Bu hesap benim önüme gelecek. Ve karar vereceğim. Ciddiyetinizi takının da, neye karşı çıktığınızı, neye isyan ettiğinizi, kurumlarınızın karakterine uygun bir "iş ahlâkıyla" bana anlatın. Anlatın ki ona göre karar vereyim... "Şımarık zengin çocuğu" tripleri nerede prim yapmış? Vaktinizi ziyan etmeyin.