Ey akıl!

A -
A +

"Akıl yaşta değil, baştadır" derdi Şinasi Eniştem ve ardından ilave ederdi; "Amma aklı başa yaş getirir" diye... Biraz istihza ile gülümserdim, gençtim ve hatta çocuktum. İstihzamın sebebi aklıma olan güvenimdi. O kadar ki, itiraz etmiyor oluşumu "Ne kadar olgun" olduğuma bağlardım. Ki bu kibirle karışık özgüvenin biraz da dangalaklık olduğunu ancak eniştem gibi düşünmeye başladığımda anladım. Eyvah; yaşlanıyordum galiba. Ve yine eyvah, zaman geçtikçe akıl daha çok şaşırıyor ve bunun sonu yok... "Gökyüzünün başka rengi de varmış! Geç fark ettim taşın sert olduğunu. Su insanı boğar, ateş yakarmış! Her doğan günün bir dert olduğunu, İnsan bu yaşa gelince anlarmış." Otuz beş yaş için böyle diyor Cahit Sıtkı ve fakat kırktan sonra taşın da, suyun da, ateşin de ne olduğunu karıştırıyor insan... Yanıyorsun; yakan ateş değil... Boğuluyorsun; boğan su değil... Ve kimi zaman yumuşacık yastıklar taştan daha beter acıtıyor insanın canını... Rahmet okuyorsun otuz beş yaşa... Hatta geçen her yıla... Aynaya bakıyorsun; yoksun! Yazın ortasında sonbaharı hissederdi şair yanım... Eylül olmuş habersizim. Başıma gelen akıl mı diye sormak istiyorum rahmetli enişteme; fakat yok! Veya akıllanmaksa bu, ne zaman son bulacak? Kaçmak en kolayı... İşin içinden çıkamadığın zaman... Onun için... Cahit Sıtkı bitirsin bu ıstırabı: "Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.