Hotel Transilvanya'yı izlerken, bir baba olarak animasyon filmlerin giderek çocuklardan uzaklaştığını düşünmeye başlamıştım ki, canavar kadrosunun sevimliliği endişelerimi sildi. Bu beş kazıklı otel, Kont Drakula tarafından canavarların, canavar olarak gördükleri ve korktukları insanlardan uzak bir şekilde tatil yapmaları için tasarlanmış. Kont Drakula kızının 118. yaş gününde büyük bir parti düzenliyor ve insanoğlunun hayal gücünün ürettiği bütün canavarları davet ediyor. Otelin en büyük özelliği gözlerden uzak olması ve gizliliğinin çok iyi korunması. Tam bir komedi ve animasyon şöleniyle karşı karşıyayız. Hele üç boyutun verdiği seyir zevki apayrı bir renk katıyor filme. "Canavar" düşüncesinin tersten işlenişi filmi daha da ilgi çekici kılıyor. Bu komedinin birçok noktasında insan "canavar" olgusunu düşünmeden edemiyor. Hemen ilk akla gelen belki bizim ülkemizde daha belirgin bir tip olan "trafik canavarı"... Trafik canavarı güzel bir model; çünkü insanın insanlıktan çıkıp canavara dönüşme potansiyelini çok iyi temsil ediyor. Ve insana ait diğer vahşilikler. Esasen kurtlu, perili masalların armağan ettiği bir hayal dünyasında, insanın gerçekçi bir şekilde kendini sorgulaması fırsatı bu... Kendi hayal dünyamızdan korkmalı mıyız? Yoksa kendimizden mi korkmalıyız? Kont Drakula, dünyayı keşfetmek isteyen kızı için düzenlediği mizansende, insanların neler yapabileceklerini göstermeye çalışıyor. İnsan korkusunu kızının kalbine yerleştirip, onun yanı başından ayrılmamasını hedefliyor. Fakat otele sızan sevimli genç insanların itibarını kurtaracak bir saflığa ve cesarete sahip. Tam bir şamata. "Hotel Transilvanya"yı öncelikle büyükler seyretmeli. Diğer taraftan çocukların lüzumsuz korkularını yenmesine de yardımcı olabilir.