İnsanın kalbini okşayacak bir vakit olmalı... Bahardır muhtemelen veya sonbahar... Aydınlığın "ziya" ritminde olduğu çiçek gibi bir gün kesitinde... Fonda içimizi içimizden çekip alıp götüren bir melodi... Sevgililerin birbirlerine yaslanarak telaşlı ve mutlu adımlarını takip edebilelim sanki onlarmışçasına. Belki dışarıda bir kış gecesi bekliyordur bütün yalnızlığıyla bizi; ne gam... "Mutlu son"a sonlanmış duygularla ucuza alınmış bir şifaya yaslanmak... Masum ve sevilesidir. Sinemadan çıkmak hayata... Filmden uyanmak gerçekleri umursamadan... *** Sinema, "eğlence" ve "hayat zenginliği" olmaktan öteye geçtiği zaman, ne kadar sanat barındırırsa barındırsın, ne kadar sınırlar zorlanırsa zorlansın, bir tüketici olarak yakın durmam. Bana ya bir ferahlık yaşatmalı incelikler dünyasından çerçevelenecek sekanslarla... Ya da bilmem gerekeni anlatarak ruhumun ve beynimin zenginleşmesine yardımcı olmalı. Bir pencere açmalı, sonraki zamanlarım için işe yarayacak. Ve sıradan bir "eğlence" normu bile, hayatın stresinden uzaklaşmak adına dikkate değerdir. Görsel zenginlik, kurgu karmaşasının sürprizleri ve hatta saygı duyulacak oyunculuk örnekleri barındırsa da, "Keşke seyretmeseydim..." hissi uyandıran filmleri hayatıma katmıyorum. Benim sinemaya bakışımda "Testere"nin hiç şansı yok. Ellincisi çekilse bile... Ülkemizde yakın zamanda yaşanmış "testereli" cinayetler için, "testere" serisini suçlayamayız, ancak bu şizofren filmlerin, toplumun ruh sağlığını bozduğuna inanıyorum. *** İlla gerilim, şiddet ve korku olacaksa, insanoğlunun tarihe armağan ettiği birçok savaş, zulüm, entrika var ki; sonu gelmez talihsiz bir kaynaktır orası. *** Ve krizi, felaketi, ihaneti, entrikası bol bir takvim yılından sonra, 2010 için hayatın kameraları "motor" diyor. "Mutlu ve huzurlu sonların" bol olmasını diliyorum...