Şimdi rafları vatan-millet duygularını kabartan kitaplarla, derin devlet/derin dünya komplolarına dair çalışmalar süslüyor. Ve yine ekranları birdenbire türeyen uzmanlar bastı... Bu elbette normaldir. Gündemde ne varsa, tezgâhta da o var... Hani bir zamanlar "Beyaz Gölge" dizisiyle bütün gençler basketbolcu olmuştu ya... Onun gibi, şimdi rüzgârın estiği yöne doğru savruluyoruz. Bu "normal"in iki ayağı var. İlki bir şekilde gündemdeki konuya kamuoyunun ilgisinin odaklanmasıdır ki, faydalıdır. İkincisi bu topyekûn ilgiden kazanç umanların gerçekleri örten- bulandıran hayal mahsulü ürünlerinin de piyasa yapmasıdır ki, zararlıdır. Toplumsal zihin karışıklığı, tedavisi zaman alacak yorgunluklar demektir zindeliğe en fazla ihtiyaç duyulan bir dönemde... *** Türkçesi şudur: Bu kadar uzmanlık bize ağır geliyor... Hepimiz jeolog, hepimiz ekonomist, hepimiz tarihçi, hepimiz strateji uzmanı olduk. Buna zorlanıyoruz ister istemez... Ve bu yükün farkında değiliz. Hâlbuki hayatın gailesi başlı başına yeter bir mücadeledir... *** İşi ehline bırakmaktaki çekingenliğimizin sebebi, işin ehli olanların basiretsizliği mi acaba? Bir güven problemi mi yaşıyoruz? Depremde, ekonomik krizde veya terör karşısında tedirgin olmamız kadar normal bir şey yok. Ama benim bahsettiğim tedirginlik, bu problemlerin, ilgili makamlar tarafından takibi ve çözümü konusunda yaşadığımız tedirginliktir. İşimize bakamıyoruz... Orada mühendislerimiz var... Ekonomistlerimiz var. İşini bilen bürokratlarımız, şanlı ordumuz var deyip işimize bakamıyoruz... *** Belki de "dış güçlerin oyunu" tabiriyle sıkça teşhis koyduğumuz durum bizim bu halimiz içindir de haberimiz yok... Bu millet oturup işiyle değil de, sürekli galeyan haliyle memleketi kurtarsın, fay hattına çeki düzen versin, borsayı ayar etsin, arazi haritalarını çıkarıp harekât planlasın vs... İstenen budur belki de... *** Alınacak çok kitap var... Uzmanlaşılacak çok konu... Şu aralar Türkiye'nin altın madenlerine yoğunlaşmalıyım... Orda bir şeyler oluyor!