Belediye otobüsü denince aklıma gelen sadece ulaşım ve "Belediye Hizmetleri" değil, çocukluğum, liseye gidişim, işe başlayışım gibi hayatımın bir çok safhasından "sararmış fotoğraflardır". 90 Draman'ı "Tezgahın Üstünde İstanbul" kitabımda bir "ironik efsane" olarak zevkle yazmıştım. Belediyelerin "hizmet"le hiçbir alakası olmadığı zamanlardı. Koltuklar yıpranıyor diye, stadyumlarda kullanılan bakalit gibi sert bir malzemeden koltuk uydurmuşlardı hurda Bussing otobüslere. Tahta gibi resmen ve soğuk... Yollar rezalet. Hoplayıp zıplarken o koltukta mabadınız zarar görmeden yolculuk yapmanız mümkün değil... İstanbul'u hizmetle tanıştıran Tayyip Bey'in açtığı yoldan, onun da desteği ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve kadroları, "nankörlük" sayılacak zırvalara kulaklarını tıkayıp ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar. Metrobüs'ün İstanbul'a ne kattığını anlamayanların bile büyük kısmı, yeri geldiğinde havaalanına yetişmek için bu nimetten istifade ediyor. Metrobüs İstanbul'u bir uçtan bir uca boğazı geçerek bağlamış; trafik çilesi olmadan... Ama tatmin olmuyoruz. Beylikdüzü'ndeki çalışmaların verdiği geçici rahatsızlık batıyor bize? Neden? Çünkü hizmete ve konfora alıştık. Fazlasını istiyoruz. Çöp dağlarının kireçle izole edilmeye çalışıldığı, çeşmelerin tısladığı zamanları unuttuk. Önümde kocaman bir dosya var. 140 yıllık tarihi bir müessesenin çok kısa zamanda aldığı mesafeleri ve nasıl "özel bir şirket" gibi dinamik ve çözüme yönelik çalışıldığını anlatan. Endüstri Mühendisi ne iş yapar, doğrusu bilmiyordum bugüne kadar. Fakat İETT.'nin Genel Müdürü Endüstri Mühendisi Dr. Hayri Baraçlı'nın kurduğu şu birim beni ziyadesiyle şaşırttı: "İş Zekası ve Proje Geliştirme Müdürlüğü"... Böyle bir birim ancak "iş" yapmak ve "hizmet üretmek" isteyen bir anlayışın eseri olabilir. O dosyada akıllara sezâ bir çok rakam var hayretle müşahede edebileceğiniz. Fakat şu kadarı fikir vermeye yeterli: Otobüs duraklarının konumlarının ıslahı bile ciddi anlamda yakıt tasarrufu sağlamış. Yani yokuşta bulunan bir durakta durup kalkan bir aracın, bu hareketiyle harcadığı yakıt elbette ortalama değerlerin üzerinde. O zaman durağı daha münasip bir yere kaydırırsın: Al sana tasarruf. Alınan yeni araçların bakımları firmalara yüklenmiş. Üstelik zaman kaybı için bedel ödetilerek. Özel sektör mantığının bir yansıması. Bir taraftan yenilikçilik... Bir taraftan koca çınarın tarihinin digital ortama aktarılarak maziye sahip çıkılması. Gazeteciyim ama önce insanım ve İstanbulluyum. Teşekkür etmesem, "nankörler" zümresine dahil olurum. Ve biz ilk defa yapılanların hızına yetişemiyoruz. Ne güzel...