Garip ülkem benim... ??? Sürekli yalnız... Asla bekleyeni olmayan... Ve ama hep bir yerlere yetişecekmiş telaş ve yorgunluğunda... Sonra geç kalma korkusunu yaşayarak... Nereye geç kalmak? Yok öyle bir yer! Kime yetişmek? Yok öyle bir kimse! Neden bu telaş ve neden bu korku? Gerçeği görmeyen... Veya kabullenmek istemeyen... İstasyondaki yalnız adam... ??? Düne kadar "devlet" korkulası bir mekanizmaydı... Adını saygı koyup korkunun, bir devlet bankasının bile resminde devletin asık yüzünü görüp, içeri önünü ilikleyerek girme çaresizliği... Nasıl anlatılır başka? Polisten kork; yolda, parkta... Karakolun önünden geçerken temkinli... Nüfustaki danışma memurunun asabiyetinden... Hastanedeki kapı görevlisine kadar... Bir korku rüzgârı içimize doğru... Sinmiş genlerimize ve dürüstsek... Sıradan vatandaşsak, bulaşmamayı yeğlemişiz hep... ??? "Yasak hemşerim!" Neden yasak? Soramazsınız... "Çık dışarı!" "Burası babanın malı mı? Kimi kovuyorsun?" Diyemezsiniz. "Bugün git, yarın gel!" "Bugün gitmiyorum. Yarın da gelmiyorum!" bir fısıltı olarak yankılanır yüreğimizde, yutkunurken... ??? Ve şimdi de... Yeni korkular... Modern, çağdaş, Avrupa'ya yakışır olma teraneleriyle esen yeni bir korku rüzgârı... İnancımızdan bahsetmek, soyumuzla övünmek ve bizi diğerlerinden ayıran bu iki hasletimizden yüksek sesle bahsetmek... Sakın ha! Çağ dışı derler... Kriterlere uymaz... Birileri kızar... ??? Veya salla gitsin deyip ortama ayak uydurmak... Adının bir taraflarına "Avrupa Birliği" sıkıştırıp dernek veya birlik kurmak ve fonlara takılmak... Yahut zamanıdır; futboldan konuşalım... ??? Garip ülkem benim... Treni çalanların ve istasyonda boşuna, korkuyla bekleyenlerin ülkesi...