Önce aynadaki suretin yabancılaşır... Eski, siyah beyaz bir fotoğrafı çözmeye çalışmak gibidir... Hatırlarsın; adını koyamazsın... ..... Sonra, zemin güven vermez... Bastığın yer, ayağının altından akıp gidecekmiş gibi olur... Bir hayat boyu seni sırtında taşıyan... Ve her an emin olduğun için hiç aklına getirmediğin yer, titrer durur... Tutunmak iyi gelecektir ama etrafa ayıp olur... Sadece dikkat kesilirsin her şeye... Duvar diplerinden yürürsün artık; yavaş ve temkinli... Düşmemek için. Bir soru yapışır ansızın ve hiç gitmez: "Ben bu muyum? Bu mu olmalıydım?" ..... Başının ağırlığı yorar sonra... Veya boynun, eskisi gibi sağlam değildir de, taşıyamaz artık... Yatıp uyumak özlemi her an... Herşeyden kaçmak gibi... Yenilgiyi çoktan kabullenmek gibi... ..... Korkmak çare değildir... Korktukça, daha çok korkarsın... Ağlamak çare değildir... Belki ağlamazsın... En ağırı, gizlemektir her şeyi herkesten... Ve ilk önce kendinden... ..... Farkına vardığın zaman, böyle olursun... Hafızana bir virüs girmiştir sanki... Her şeyi hatırlarsın ama her şey yabancıdır... Anlatamazsın... Anlayamadığını, anlatamazsın. ..... Önce aynadaki suretin yabancılaşır. Eski siyah beyaz bir fotoğrafı çözmeye çalışmak gibidir... Hatırlarsın; adını koyamazsın... ..... Üstünden zaman geçer insanın... Geriye hatıralar kalır... Hatırlanmayı bekler...