Kitabın iyisi...

A -
A +

Başlık rahatsız edici, biliyorum. Ben yazdım; benim bile içimde uyanan tepki, "Kitabın kötüsü mü olur?" şeklinde gelişti ister istemez. Ama bir takım şartlanmışlıklardan kaynaklanan otomatik tepkilerin sağlıklı olmadığına inanıyorum. Sakin olmak, olabilmek, doğru sonuçlara varabilmek için şart. Mesela kitabın iyisi- kötüsü bir tartışma konusu ise, kitabın faydalısı ve zararlısı da tartışma konusudur. Belki daha dikkat çekicidir. Ama muhtevası itibarıyla zararlı atfedilecek kitaplara nazaran, kötü kitaplar daha zararlıdır. "Zararlı..." hükmü tartışılabilir ve yanlışlığı fikrine daha yatkınım. Ancak hayatımız boyunca biz de bir takım kitapları bu şekilde sınıflamış veya sınıflayanlara rastlamışızdır. Halbuki her kitap bir fikrin tartışma arenasıdır ve neticede okuyana fikir verir. Katılıp katılmamakta insanlar özgürdür. Bir şekilde kazandırır... Ama kötü kitap... En tehlikelisi... Zamana ve kağıda zulüm... Kötü kitap... Yani, aldığınıza pişman olduğunuz ve kitaplığınızda yer açamadığınız kitapları kastediyorum. Duygularınıza, sohbetlerinize, paylaşımlarınıza referans olamayan kitaplar. İyi kitap; her an yakınlarınızda bulunmasını isteyeceğiniz kitaptır. Daha önce okumuş olmanıza rağmen, her an bir bölümünü özleyebileceğiniz, bir dostunuzla paylaşmak isteyebileceğiniz, içindeki fikre, duyguya, anlatıma ihtiyaç duyabileceğiniz kitaplar... Dolayısıyla, burada bir kitaptan söz ederken, nasıl bir vebalin altına girdiğimi hissettiğimi bilmenizi istedim. Bir dostu, yazarı, yayıncıyı mutlu etmek, hatırını gözetmek veya popüler bir rüzgara takılmış olmak için değil, kitabın "iyi" olduğuna inanarak paylaşıyorum. İşte iyi bir kitap; bir Türk subayının anıları... Anı yazma geleneğinin kurtarıcısı nedense askerlerimiz olmuş hep tarih boyunca... "Katran Kazanında Sterilize", İngiliz esir kampında üç yıl geçiren Ahmet Altınay'ın not defterinden tarihi gerçekler... Kitaptan küçük bir bölümü önemine binaen alıyorum: "Mısır'dan dönen Türk esirlerinin bir çoğunun kör olması, buradaki baskıların sadece psikolojik değil, işkence ve zulüm boyutuna vardığının da delili olarak ileri sürülebilir. İngilizlerin ilaçla temizlemek bahanesiyle yeterli miktardan fazla krizol banyosuna sokarak gözlerini kör ettikleri binlerce vatan evladının üzerinde tatbik edilen bu cinayeti..." "Seydi Beşir esir kampının bir başka önemli meselesi de, baskı ve işkenceye dayanamayanların aklını kaybedip sonra intihara teşebbüs etmeleriydi..." Ve üç yıl süren esarete göğüs geren bir adamın psikolojisi... Velhasıl, ülkemize, tarihimize, bugün yaşadıklarımıza, mesela Avrupa Birliğine nasıl bakmamız gerektiği konusunda da çok işe yarar bir ders niteliğinde bu hatırat... Tarih ve Düşünce Kitapları'nın beşincisi... Okunmasında ve bir kısım bölümlerinin altlarının çizilip, sık sık hatırlanmasında fayda var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.