Bu hafta vizyona giren üç film var. Bir korku, bir komedi ve bir de sinema tarihine yolculuk. Epeydir ağız tadıyla korku filmi seyretmemiş olmanın verdiği merak ve hevesle gittim "Karanlıktan Korkma"ya... İnsanları ürküntü atmosferine almayı her halükarda becerebilen detayların üstüne bir hikaye uydurulmuş ki; bu kadar zayıf ve özensiz bir konuyu nereye bağlayacaklar merakıyla sabrettim. Kasvetli bir malikane... Küçük bir kız çocuğu her zamanki gibi... Ve bodrum katının dehlizlerinden gelen yaratıklar... Kimi zaman komedi varsayabileceğiniz basitlikler ve "korkutma" ameliyeleri... Bu kadar baştan savma bir filme "Türk Sineması" asla tenezzül etmez inancı ve boşa geçen zaman öfkesiyle bitirdim filmi. "Hiç bahsetme o zaman" diyebilirsiniz haklı olarak... Fakat bu türün meraklılarının hatırına bu ikazı yapmasam olmazdı. *** Ve "Berlin Kaplanı..." Ata Demirer'in "Eyvah Eyvah"lardaki "küfürsüz" komedi anlayışını sevdiğimi söylemeliyim. Hayatın basitliklerinin arkasına gizlenmiş ne kadar çok "gülünesi" malzeme olduğunun farkında çünkü. "Berlin Kaplanı"nda Ata Demir'in muhteşem endamıyla bir boksörü oynamaya cesaret etmesi, gerçekten yürek isteyen bir iş. Ne yaptığını biliyor ve hakkını veriyor. Kimi zaman o endam komedinin kendisi oluyor... Fakat çoğunlukla da ringin üstünde gayet başarılı bir iş çıkarıyor "boksör" rolüyle... Ve asla bu vücutla boksör mü olunur eleştirisini tahrik etmiyor. Saf ve sevimli bir boksör. Rock'nin antrenörünü aratmayan Tarık Ünlüoğlu... Keyifle seyredilecek bir hikaye... Sinema eleştirmenlerinin çoğu zaman "görev şuuru"yla, duygularını yeterince yansıtmadıklarını düşünüyorum! Onun için salon gülmekten yıkılmadı. Diğer taraftan "Eyvah Eyvah"lar gibi tamamı güldürmeye kurgulanmış bir film değil. Ama "güzel bir film" övgüsünü "Eyvah Eyvah"lardan daha çok hak ediyor. Hele Almanya'da büyümüş olmanın getirdiği o kırık Türkçe... Boks maçlarının atmosferi... Bir bütün olarak daha zor bir işi, kolay olanından daha güzel kotarmışlar... *** 1920'lerin sinema dünyasını yani Hollywood'u anlatan Fransız yapımı "Artist" ise 10 dalda Oscar'a aday gösterilince şaşırdım doğrusu. 1920'leri, sanki film o yıllarda çekilmiş gibi hissettirmesi "Artist"in en ilgi çekici yanıydı. Şimdi merakla 10 adaylığın kaç tanesi ödüle dönüşecek diye bekliyorum. "Artist" sinemaseverler için özel bir seçenek.