Marilyn'i anlamak

A -
A +

Bu hafta yedi film birden vizyonda... İşin doğrusu Star Wars'ın üç boyutla arz-ı endam etmesi beni hiç enterese etmedi. Meraklıları kızmasın ama yarım bırakmayı bile düşündüm. Sürücü, aslında ilk akla gelen aynı isimli ve konulu filmlere göre daha işçilikli bir senaryoya sahip. Fakat finali ve filmin neredeyse her sahnesinden kan fışkırması negatif yönleri. Halbuki sevimli bir aşk hikayesi insanın içini ısıtacakken, vahşet gölge düşürüyor. Düşmanı Korurken ve Köstebek aksiyon meraklıları için izlenmesi gereken filmler. ilkinde Denzel Washington'un, diğerinde usta oyuncu Gary Oldman'ın hatırı var üstelik. Köstebek, yer yer iç içe geçmiş olay örgüsünün anarşisiyle seyirciyi zorluyor. Doğrusu ben bir kez daha seyretmeyi düşünüyorum. Belki İngilizcesi çok iyi olanlar bu zorluğu yaşamayabilir. Fakat altyazıların sağlıklı olmadığını ve filmin hızına ayak uyduramadığını zannediyorum. Jack ve Jill bir komedi filmi. Temposu güzel, görsel zenginliğiyle eğlendirici ama... Ama iyi bir fıkranın can alıcı yerinin kötü anlatılması gibi bir yavanlık söz konusu. Konuk oyuncu gibi duran Al Pacino'nun ustalığı, Adam Sandler'in önüne geçiyor. Üstelik Sandler biri erkek diğeri kız ikizleri oynamanın ağırlığını yüklenmişken... Duyguların Rengi, haftanın en ilginç filmlerinden. 1960'ların Mississippisi'nde geçiyor. Beyazların zencilere bakışının altında derin ve ilkel bir kibrin olduğunu hissettiriyor insana. Zaman içinde onların kölelikten kurtulmuş ve hatta şimdilerde "renkli" bir başkanlarının olması, bu kibrin kırıldığına inandırmıyor insanı. Irkçılığı, sınıf ayrımını, köleliği lanetleyen ve bir nevi "tarihle hesaplaşma" olarak görebileceğimiz onca filme rağmen, "Duyguların Rengi" bugünün Amerika'sının durduğu yeri düşündürüyor insana. Afganistan'ı, Irak'ı, Filistin'e kayıtsızlığı vs. Film her açıdan çok başarılı... Hüzünlü ve sarsıcı konusunun yanı sıra, ironi ve mizah da zenginlik katmış. Ve Marilyn ile Bir Hafta... Dünyanın en ünlü sarışının hayatından küçük bir kesit. Kaprisli, şımarık, güzel bir kadın mı? Yoksa ona biçilen bu rolün arkasına saklanmış ve saklandığı yerde yapayalnız bir ruh mu? Filmi "güzel" kılan, Marilyn'e benzerliğinin ötesinde Michelle Williams'ın muhteşem oyunu... Kendi dünyasındaki herkesi hem sinir eden, hem kendisine hayran bırakan ve parmağının ucunda oynatan ve fakat kendisi olmayan kadın. Erkeklerin kadınlar karşısındaki en büyük zaafı ve çaresizliği, "keşfetme", "anlama" ve kendisini ona "anlatma" çırpınışı... Ve kadın bunun farkındaysa... Zaten hep farkında değiller midir çoğu zaman "aptal"ı oynasalar bile... Özetle, bu haftanın önceliği Marilyn'e rağmen "Duyguların Rengi"... Hele sadece bir film seyredecekseniz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.