Med-cezir

A -
A +

Kibarlık, ölçü, seviye... Hayal kırıklığına kurban oluyor. Ve kelimeleri seçmekte zorlanıyorum... Hüsamettin Cindoruk'un kısbet giyip yağlanması, tarihimize traji-komik bir hadise olarak geçecek ve gelecek nesiller böyle bir zeminin aktörleri olarak bizi ayıplayacaklar. Çünkü hazmedebiliyoruz. Abdüllatif Şener'in "Türkiye Partisi"yle Türkiye'yi kurtarmaya soyunmasını da... Hoşgörüyle eblehliği ayıran o incecik çizgi üzerinde, yönsüz bir haldeyiz. Korkularımız mı acaba bizi susturan ve şaşırtan? Yoksa cahilliğimiz mi? *** Şimdi birçoğunu yakasından çekiştirip güzide kurtarıcılarımızın, Topkapı'daki panorama müzesine götürüp, surlarla Fatih Sultan Mehmed'in arasına bırakmak ve haykırmak geliyor içimden. "İşte Bizans... Yıkılıyor. İşte Fatih, merhametin tarifi... Siz hangi taraftansınız?" *** Karınca o minicik damlayı taşırken, gönlünü gösteriyordu kâinata... Ve diyordu ki; "Biliyorum, bu damla söndürmez belki o ateşi. Ama en azından tarafım belli olsun..." *** Üç taraf var. Bir tarafa sevgi besliyorum, hürmet ediyorum. İyinin tarafı... Bir tarafa saygı duyuyorum, gizlenmedikleri için. Kötünün tarafı. Üçüncü taraftan tiksiniyorum. Tarafsızlığın tarafı... Onları görmek mümkün değil. Kâh içimizdeler, bizi zehirlemek için... Kâh kötünün tarafında ve hep perdenin arkasında... *** Derken kasvetli ve bulandırıcı haberlerin üstüne, elinde Türk bayraklarıyla, bir Türk'e sevgi gösterisinde bulunan İngilizlere takılıyor gözüm. İyinin tarafında görünüp, tarafsız bir şekilde postaladığımız Tugay Kerimoğlu, bize 8.5 yıl şahsiyet dersi verdi ve şimdi küçük kızıyla kol kola seyirciyi selamlıyor. Atının üstünde İstanbul'a giren Fatih edasıyla... Yolunda çiçekler... Ve ben ümitle hayal kırıklığı arasında sallanmaya devam ediyorum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.