Mümkünse almayayım!

A -
A +

"Ben, yüce Türk adaletine güveniyorum..." Çok tanıdık bir iddia değil mi? Peki bu ilk başta insana gurur veren söylemi kimlerden duyuyoruz? Bi düşünelim. Sıradan vatandaşın mahkeme kapısındaki macerası haber olmaktan çoğu zaman uzaktır. Genelde kamuoyunun yakından tanıdığı isimler suçlandıkları, gözaltına alındıkları vs. zamanlarda "adalete" güven duygusunun altını çizerler ki; bu aslında "Ben suçsuzum, göreceksiniz..."in bir başka ifade biçimidir. Memleketimizin hâlini yakinen bildiğimiz için, biz vatandaşlar genelde kişileri direkt suçlayamayız. Ne doktoru, ne hâkimi, ne polisi, ne öğretmeni... Çünkü sistem zaten hantaldır ve bir doktor günde bilmem kaç hastaya bakmak, bir hakim günde bilmem kaç davayı halletmek zorundadır. İçimizden "Adam ne yapsın..." yollu mazeretlerle temize çıkarırız görevlileri... Memleket bizim... Sistem bizim... Problem bizim... Şimdi huzur ve özgürlük ve dahi biraz da refah istiyoruz ya... Havada uçuşan iddiaların, tartışmaların ve ajitasyonların hengâmesinde, önemli bir temel gerçeğin altını çizmekte fayda var diye düşünüyorum. Lütfen sık sık hatırlayalım ki, biz "Karakol"dan, "Mahkeme"den hatta "Devlet Kapısı"ndan hoşlanmayız. Mümkünse yolumuzu değiştiririz? Neden? Suçluluk duygusu mu? Neden? Mümkünse yolumuzu değiştiririz, çünkü "kazaya kurban gitmek" herkesin içinde taşıdığı bir korkudur... Onun için biz ilk satırdaki gibi kolay kolay efelenemeyiz "Ben, yüce Türk adaletine güveniyorum" diye... Güveniriz elbet ama... Muhatap olmamayı "selametimiz" açısından daha hayırlı görürüz. Velhasıl adaletin tartışıldığı şu günlerde, aslında milletin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlamaya çalışmak, hakimlerin, savcıların, siyasetçilerin ilk görevi olmalıdır. Birbirlerini tırmalamak yerine...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.