Nasibin kadar!

A -
A +

Sonbahar kendini iyice belli ettiğinde, derinden bir kar kokusu duyarız serin rüzgarın taşıdığı... Sonbahardan çok, kış bir anda sarar ruhumuzu. "Yaz bitti artık. Kış geliyor..." tesbiti, paylaşılacak bir şeydir. Öyle de yaparız... Hep yaşadığımız, bildiğimiz bir şeydir ama... Bir çok detayı içinde barındıran bir kompozisyonun başlığıdır o tesbit... "Yaz bitti artık. Kış geliyor..." Odun, kömür, doğalgaz... Herneyse... Kışlıklar... Naftalin kokusu... (Yok, yok... Naftalin kokusu artık yok. Bu işin nostaljisi; edebiyat kısmı... Ama yakışıyor yani...) Sonra... Hava erken kararacak... *** Bir şeyler başlar... Bir şeyler biter... Öyle hızlı başlar ve öyle hızlı biter ki... Arada koskoca sonbahar "güm"e gider.. "Yaz bitti artık... Kış geliyor..." *** Her doğan şey ölecekse... Her doğum, ölümün habercisidir... Neden seviniriz? Neden üzülürüz? Hangi çiçek kurumaz... Hangi mevsim bitmez... Kim ölmez? *** Taze, sımsıcak bir ekmek... Nimettir. Hayattır. Ama bayatlar. Ve hatta küflenir. Onun tazeliğini anlamlı kılacak olan, lezzetinin farkına varmak; onu yaşamaktır... *** Ramazan geldi... Davulcu geldi... Minarelerde mahyalar, çarşıda bereket, fırında pide... Sofralarda heyecan... İftarda şenlik; sahurda sükun... Yahu pide artık sürekli var ama; Ramazan'da ne oluyorsa oluyor, kokusu, tadı ve hatta endamı bile değişiyor... Gidip alması da... *** Ramazan geldi... Biraz sonra bayram; ardından kurban... Geliyor ve gidiyor... Hayat gibi... Aslolan; gelenin farkına varmak... Farkını yaşamak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.