2012'yi iki rekorla kapattık. Fetih 1453, 6 milyon 500 bin seyirci ile tüm zamanların seyirci rekorunu kırdı. Yılın en çok seyredilen filmleri listesinin ilk üç sırasında Türk Filmleri var. Fetih 1453, Evim Sensin ve Berlin Kaplanı... İlk 10 film arasında ise 6 yerli film... Demek ki, seyircimiz yerli filmlere karşı ön yargılı değil. Yani mesela illa ki Hollywood olacak takıntısı yok. Toplamda 43 milyon seyirci gişelere 412 milyon lira bırakarak yine tüm zamanların seyirci ve hasılat rekorunu sağladı. Demek ki, vatandaş sinemaya kayıtsız değil. İlgi güzel ve giderek artıyor... O kadar televizyon kanalına, hatta sinema temalı özel kanala rağmen, kalkıp sinemaya gidiyor, parasını verip beyaz perdenin karşısına geçiyor. İki bine yakın sinema salonu ile Avrupa'da 7. sıradayız. İlk sırada 5 bin 5 yüz salon ile Fransa yer alıyor. Arada çok fark var gibi görünse de, salon sayımızda ve özellikle kaliteli salon sayımızda hızlı bir artış var. Demek ki, "Sinemalar kapanıyor. Salon yok" gibi eleştiriler çok da haklı değil. Gerçi bu tepkiler şimdilerde daha çok birkaç tarihi salon üzerinden yürütülüyor. Ama genel olarak "Film gösterecek salon bulamıyoruz" isyanının sebebi salon sayısı değil. Salon bulamamak, filmin vizyon tarihini doğru tespit edememekle, pazarlama ve yönetim problemleriyle açıklanabilir. Bir yılın özet muhasebesini yaparken şunun altını çizmeliyiz ki, ortada ciddi ve büyüyen bir pazar var. Sinemada nostalji müthiş keyiflidir ama, sektöre "nostaljik" alışkanlıklarla bakmak, "Nerde eski bayramlar" klişesine saplanmak gibidir. Sadece hüzün verir. Hele devletin sinema sektörüne desteğini sadece "nakit katkı" olarak beklemek, Türk Sinemasının geleceği açısından son derece "ufuksuz" bir yaklaşımdır. Rakamlara bakınca, önümüzdeki dönemde doğru projeler kaynak bulmakta zorlanmayacak gibi görünüyor. Demek ki, sızlanmak yerine, çalışmak lazım...