"İnsan öyle mükemmel üstü bir varlıktır ki, bir söz bile insanın vücudunu fiziki olarak etkiler. Çok sevdiğimiz bir yakınımızın acı haberini kulağımız işitmiştir. Peki o zaman gözümüzden yaş niçin ve nasıl akmaya başlar?" *** Bir otomobilin veya bilgisayarın karşısına geçip hakaret ederek onun canını sıkamazsınız. Kötü haber vererek üzemezsiniz. Gülümseyerek neşelendiremezsiniz. Veya performansını etkileyemezsiniz... Dolayısıyla kaportasını yamultamazsınız. Devrelerini bozamazsınız. Neticede ruhsuzdur... Ama insan? Onun muhteşem mekanizmasını, uzaktan etkilemek, bozmak, hasar vermek mümkündür. *** İşte tıbbın aşmakta zorlandığı kritik nokta: İnsan bir makine değildir... Ruhunu hesaba katmak zordur. Yağını suyunu ilave etmekle... Takviye vitamin, mineral ve ıvır zıvırla... Cerrahi müdahalelerle... İşi bitiremezsiniz... Kırık kalpleri, hüzne esir ruhları iyileştirecek tıbbi cihaz ve kimyasallar mevcut değildir... Belki sadece hissizleştirmek... "Yok" zannettirmektir yapabildiği modern tıbbın... *** Bir hocası "bırak bu kocakarı işlerini" deyince, bu yaklaşımı "ilmi" bulmadığı için inadına "akupunktur"a dalan Dr. İsmail Maraş, "100 Soruda Akupunktur" isimli kitabıyla "insan"a dair problemlere, binlerce yıllık tecrübenin ışığında cevaplar veriyor... *** Dr. Maraş bir yandan akupunkturu anlatırken, bir yandan kendi hayatından ve tecrübelerinden ilginç kesitler de aktarmış: "Bugün hangi hastaneye giderseniz gidin, hasta birkaç dakika derdini anlattıktan sonra, A'dan Z'ye bir sürü tetkik, röntgen, tahlil, MR gibi uygulamalara sevk ediliyor. Ama ben 25 yıllık hekimlik tecrübelerime dayanarak diyorum ki, hastayı etraflıca dinlemek, sadece rahatsızlığını değil, yaşadığı sosyal çevreyi, iş yerini, ailesinin durumunu vs. öğrenmek, hastaya teşhis koymakta diğer birçok tetkik, tahlil ve röntgenin önüne geçebilmektedir. Kaldı ki bu ülkede maalesef burunda polip olduğu halde, 10 yıl boyunca astım aşısı yapılıp nefes darlığına güya çözüm aranan hastalara şahit olmuşumdur." Aslında tahlil ve tetkik işinin neden abartıldığı kitabın 125. sayfasındaki değerlendirmede doğal olarak ortaya çıkıyor: "Teknolojideki bu hızlı değişime ayak uydurmak zorunda kalan sağlık kurumları, aldığı her yeni cihaz ve malzemenin faturasını istemeden de olsa hastaya yüklemek zorunda kalıyor. Dolayısıyla hastaların iyileşmek için gittiği birçok sağlık kurumunda bu tür cihazlardan bir şekilde yararlandırılması ve bunun karşılığında faturayı ödemesi ister istemez kaçınılmaz oluyor..." (100 Soruda Akupunktur/Dr. İsmail Maraş/Anahtar Yayıncılık)