Satıyorum... Saaattım!

A -
A +

Oraya bir ömür gömmüştüm sanki... Altı üstü 10 küsur sene belki ama... Hayatımın en deli fişek zamanları... Dünyayı kurtarabilirim zannediyordum... Sadece çaktırmıyordum kimseye... Cağaloğlu... Gazeteler... Yayınevleri... Matbaalar... İstanbul'un kalbiydi. İstanbul'u önemli kılan unsurlardandı... Yokuşu inip çıkmak, Türkiye'nin aydınlık ve karanlık aydınlarıyla karşılaşmak için yeterliydi. Şimdi işte buradayım... Geçmişe ait bir şeyler bulurum ümidiyle... Ama hatıralar bile silinmiş... *** "Gündem"in kalbi burada atardı. Sonra gündem haber haber buradan yayılır, kitap kitap buradan yorumlanırdı... Doğruyla yanlışı karıştırıp, yüzlerce yıllık geleneği turizme sattık... Cağaloğlu şimdi otel tarlası... Artık Sultanahmet daha mı cazip oldu. Turistlerin iştahı mı kabardı bilmiyorum. Ama halt ettik, bundan eminim... Türk- İslam medeniyetinin yaşayan kalbiydi burası; damarlarını cafelerle, barlarla, pansiyonlarla tıkadık... By-pass kâr etmez artık... "Ne var canım... Daha geniş, daha güzel binalara gittiniz. Fena mı?" Evet fena... Çünkü biz medeniyetin yapı taşlarını turizme kurban ederken, kültürü, sanatı, gazeteciliği de geleneklerinden, ahlakından koparıp "profesyonellik" adına "soysuz" ve "kapitalist" bir anlayışa teslim ettik... Eskiden gazeteciler haberi toplumdan önce yaşamanın ve anlayıp anlatmanın ayrıcalığı ve heyecanını yaşardı... Şimdiyse "haber" olmanın, haber yerine vitrine çıkmanın gayretinde... *** Cağaloğlunda simit-çay ziyafetti... Plazalarda meslek: Tüccar-terzi!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.