Sene 1986... Şerif Gören'in yönettiği, Kadir İnanır'ın oynadığı 12 Eylül'ü ve sonrasını anlatan filmden çıkıyoruz Sevgili Ümit İsmailoğlu ile birlikte... Filmin adı "Sen Türkülerini Söyle"... İhtilalle birlikte hapse düşen ve aradan seneler geçip de özgürlüğüne kavuştuğunda tam bir hayal kırıklığı yaşayan adamın hikâyesi... Arkadaşlarını arıyor; dava arkadaşlarını... Bakıyor hepsi moda tabirle "liboş" olmuş... Dava mava hak getire... Sağcısı da, solcusu da aynı potanın içinde yeni ufuklara yelken açmışlar... Ve bütün kavisli yelkenler ortalarından geçen direkle muhteşem bir para birimini hatırlatıyor tabii... Davanın yeni sembolü artık bu işarettir: $ Vatan millet duygularını en üst seviyede yaşadığımız o dönemde, filmin ismi belki filmden daha çok hoşumuza gitmişti... Hüznümüzü ve efkarımızı azdırmış ve ama "davadan dönülmez" sabit fikrimizi perçinlemişti... Biz Barbaros'un çocuklarıydık... Dolmuşa da binmezdik, ithal yelkenlilere de... Lakin zaman yeni manzaralar hazırlıyor şaşırtmak için her seferinde... Dava peşinde koşanlar hüzün ve efkarla idare ediyorlar; Ümit İsmailoğlu bilir, benim bildiğim gibi hâlâ... Ve filmin adı her zaman anlamlıdır: Köprünün altından çok sular aktı, "Sen Türkülerini Söyle"... Hapisten çıkan adam, bir bir aradığı arkadaşları için sıkıntı kaynağı olmuştur... Uzaktan görenler, sekreterinden geldiğini haber alanlar hep aynı kaygıya düşmüştür: - Ne diyeceğim ben bu adama şimdi? Pişkinlik yetişir imdada... Bocalama kısa sürer... Ve hatta... Ne olunması gerektiği konusunda tavsiyede bile bulunurlar: -Boşmuş o işler koçum... Enayiliğin anlamı yok! Memleketse mesele; işte böyle hizmet edeceksin vatana, millete... Hem paran, hem itibarın olacak... Her kapı açılacak sonuna kadar! Türkü söylemek her babayiğidin harcı değildir tabii... Hele çistaklı yeni nağmelere alıştıktan sonra... Kadir İnanır'ın yüz ifadesi hâlâ aklımda... Bir sorudur aslında o bakış kapıdan çıkarken: - İyi de biz niye yattık boşuna o zaman? Sağcısı, solcusu, bu vatanın evlatlarıydılar... Önemli adamlar olamadılar ama, değerli adamlardı... Okumuş çocuklardı, kandırılmış olsalar da... Yeni ufuklara yelken açanlar gibi yüzlerine tükürülmedi; isimlerine türküler yakıldı... Ve dava her zaman lazım... Bu memleketin lazım olduğu gibi...