Serçeden utanmak

A -
A +

Büyükçe bir yaprağın altına tünemiş küçücük serçe, yağmuru seyrediyor... Başındaki yaprak sallanıyor; üzerinde biriken sular damlıyor kimi zaman. Yaprak sallandıkça başını sallıyor serçe, yere düşen damlaları selamlar gibi... Ama dingin ve rıza makamında, zamanla hesabını görmüş gibi; teslim olmuş ömrüne... Bir an huzurunu kıskanıyorum daldaki serçenin. Hiçbir yer onun değil ve fakat her yer ona ait... Nasıl bir hesapsızlık aman Yarabbim. Biriktirmiyor hiçbir şeyi. Şemsiyesi bile yok. Bütün yapraklar şemsiye... Acıktığında, kırıntılar padişah sofrası... *** Diğer yaprağın altında başka bir serçe... Birbirinin gözünü oyan, birbirine rol yapan, dışından gülen içinden söven serçe yok... Aralarında hırsız, katil, rüşvetçi, ahlâksız, yalancı yok... Ve zikretmediklerini nereden biliyorsunuz? *** Şimdi yağmura râm olmak, hayatı hissetmek için sokağa atıyorum kendimi... Bir saat yürüyüp, serçeleri düşünüp, insanlara kızmadan, öfkelenmeden, tebessüm edip herkese... Ve bütün endişeleri ölümün koynuna yatırıp... Son nefesten önceki nefeslerin şükrüyle... Yürüyeceğim... *** Ne zaman insanlığım tutsa... Serçelerden utanmaya çalışacağım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.