Serinleme ihtiyacı

A -
A +

Sefaleti yaşayan bir toplumdan, yüksek medeniyet ışıkları saçan edebiyat ve sanat eserleri beklenemez... *** Birkaç lira köprü ve otoyol ücreti ödememek için, canını tehlikeye atan vatandaşlarımızın haberlerini hatırlıyorsunuzdur herhalde... Doğal bir refleksle "Olacak iş değil. Ne kadar ucuz bir mantık. İnsan üç kuruş için hayatını nasıl tehlikeye atar?" tepkisi gösterdik ve unuttuk. Halbuki bu hadise sosyologların ve psikologların ortaklaşa çalışacağı klinik bir vakıaydı... "Neden yapıyorlar?" sorusunu uzmanlar sormadı ve cevabını milletçe aramadık. Şimdi bunun yanına iki soru daha yerleştirmek istiyorum: 1- Elektrik kaçağı neden bu kadar yaygın? 2- Milletçe vergi kaçırmayı neden makul karşılıyoruz? Kimse "yok böyle bir şey" demesin. Hepimiz herkesin ucundan kıyısından vergi kaçırdığını veya cesareti yetse yeltenebileceğini, en azından vergi kaçıranlara yeterli tepkiyi göstermediğimizi biliyoruz. Siz son on yılda bütün alışverişlerinizde fiş-fatura aldınız mı? Hiç mi pazarlık etmediniz mi "Fatura almazsam..." diye başlayan cümlelerle? Biz bir milletiz. Aynı gemideyiz. Kendimizi de eleştirmek ve durumun adını koymak zorundayız. *** Bütün bu ucuz "uyanıklık" gösterilerinin arkasında yatan gerçek, sisteme duyulan güvensizlik ve hayal kırıklığıdır. Vatandaş gişelerde akrobasi yapıp giden araçtan sarkarken, birkaç lira kurtarma peşinde değil, içindeki "sömürülme ve çaresizlik" ateşini söndürme ve zihnini serinletme peşindedir. Elektrik kaçağının da altında böyle bir sebep görüyorum. Bu yüz kızartıcı durumu ekonomik sebeplerle açıklayamayız. Çünkü Türk milleti çilekeştir. Vefalıdır. Sabırlıdır. Yapmaz... Normalde yapmaz... Pekiyi bugün ne oldu da, "yapar" hale geldi? Devlete karşı işlenen ekonomik suçlarda midemiz neden bu kadar genişledi? *** Sisteme duyulan güvensizlik ve hayal kırıklığı dedik... Her mali dönemde, ekonomi sayfaları, hangi meslek erbabının gelirini ne kadar gösterdiği ve aslında ne kadar vergi kaçırdığını çarşaf çarşaf yayınlıyor... Meclisin ceylan derili koltukları dosyasından bir şey çıktı mı? Hangi kuruma ne kadar güvenebiliriz? Televizyon ve gazetelerden taşanlar, "Birilerinin sürekli malı götürdüğü" paniğine sevkediyor milleti... *** Adını koymak zorundayız. Bu güvensizliğin ve hayal kırıklığının sebebini cesaretle bulmak zorundayız... AK Parti'yi iktidara taşıyan, siyasal kimliğinden çok, yeni ve temiz bir kadroya duyulan özlem ve devletle milleti barıştıracak enerjiyi taşıdığı inancıydı... Millet, manşetlere çıkan olaylardaki tarafların siyasi görüşlerini umursamıyor... Her olayın ardında ekonomik bir problem, gizlenen bir yolsuzluk, sonrasında ideolojik demeçler ve karşı demeçlerle saklanan bir rant olduğunu düşünüyor. Umursadığı tek şey, hırsızla namuslunun artık ayrılması gerektiğidir. Ve ayrılmadığı sürece, içindeki ateş sönmeyecek... *** Başa dönersek... Durum edebiyatımıza ve sanatımıza da yansımıştır. Gündemde karanlık ilişkilerin, derin sırların, ütopik güçlerin konu edildiği romanlar, araştırmalar, oyunlar ve filmler var... İnsanın konu edildiği değil...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.