Toprağın ve çiçeklerle yaprakların gecenin nemiyle hemhal olduğu... Kepenklerin henüz sessizliği yırtmadığı bir sükunet vaktinde... Gecenin eteklerini sürüdüğü yavaş yavaş geçip giderken... Ufukta güneşin habercisi belli belirsiz bir koyu kızıllık... Kızkulesinin gözleri kapalı henüz ... Çamlıca boz bulanık bir sisin alaca karanlığının derinliğinde... Serin/soğuk okşayışlı bir rüzgarla... İstanbul... Halâ İstanbul... Eğer yorgana sığınmadıysanız ve sahilde veya boğazın görülebildiği bir yerdeyseniz... Üşümek ve İstanbul'a muhabbetiniz varsa... *** Her cümlenin sonuna üç nokta konur mu ve hangi imlâ kaidesi hoş görür? *** Bir kurşundan kaçarken yaşamak için... Veya ölmeye razıyken "aşk"tan yana durup... Ne kitapta yeri bulunur, ne de kaidelerin hükmü vardır. *** İstanbul yarısı karalanmış bir şah bestedir. Nağmesi kulaklarımızda... Ve aşk hafızada kalan hatıralarla değil, kalpte sızlayan yaralarla yaşar. Hafıza nisyan ile malûldur. Ya aşk yarası? *** İstanbul aşk! Aşk İstanbul! Aşk ki ayrılıktan ibaret... Aramak bir ömür boyu... *** Kızkulesinin uykusunda... Erguvan yaprağında/ çiy damlasında... Gecenin eteklerinde... Kimsenin aramadığı... Veya olmadığını sandığı yerlerde... Aramak... *** Gündüz elinde kalemle karalarken satır satır... Gecenin elinden tutmak... Çünkü... Bir kurşundan kaçarken yaşamak için... Veya ölmeye razıyken "aşk"tan yana durup... Ne kitapta yeri bulunur, ne de kaidelerin hükmü vardır. Sevda gayretten sorulur!