Bundan yıllar önce rahmetli bir dostum "Adama bak. Kaç para kazanıyor. Ama kaç paralık bir hayat yaşıyor. Anlarsın ne olduğunu..." demişti. Ondan bir cümle öncesinde ise beni "saf"lıkla suçlayıp, "Yahu adam ayda 10 lira maaş alıyor ama yetkisiyle birilerine ayda 10 bin lira kazandıracak imkana sahip. Şimdi ben o adamın altından girer üstünden çıkar, parayı yedirir ve o 10 bin liralık işi alırım." diye iddia etmişti. Dediğini yaptı da... Benim ayarlarımı ciddi anlamda bozmuştu söyledikleri ve yaptıkları. "Kaç para alıyor, kaç paralık hayat yaşıyor?" Başkasının malını takip etmek, servet düşmanlığı yapmak, ilgisiz olduğun işlere burnunu sokmak vs. gibi bir çok eleştiriyle bu zehirli soruları uzaklaştırmak mümkün... Mümkün mü? Bilmiyorum. İnsan zayıf ve öfkeli anlarında sorgulamaya başlıyor ister istemez. Veya her türlü şekil-şartı yerine getirmene rağmen bazı kurumlardan iş alamıyorsun. Bakın çevrenize bunu iddia ve ispat edecek mutlaka birilerini bulursunuz: "Oradan iş alamayız. Çünkü..." Kabullenmişiz bunu. "Nereden buldun?" sorusu, çoğu zaman "Sana ne kardeşim!" muhtemel cevabıyla suratınıza tokat gibi ineceğinden, "Kendi işinle uğraş" gerçeğiyle baş başa kalırsın. Bu doğru. Herkes kendi işiyle uğraşmalı... İyi de... Kendi işinle uğraştığında, "kendi işiyle uğraşmayan" veya "o işin şartlarını kendi lehine illegal yolla çeviren" birisi veya birileri önüne dikiliveriyor. *** Şike davasıyla uğraşan savcı ve hakimlere üzülüyorum. Futbol Federasyonunun hali bile delildir ki; mahkemenin sonucu ne olursa olsun, kimsenin gönlü ferahlamayacak. Çünkü bizim yaralarımız deşildikçe derine iniyor... Derine inildikçe rahatsızlık artıyor... Ameliyat safhasına bir türlü geçilemiyor. Ve hep... Pansumanla idare ediyoruz..