Bu ülke on yıllar boyunca Demirel'e sağın lideri diye oy verdi. 28 Şubat'ı savunan Demirel'e... Onu inançlı ve milliyetçi zannetti. Cemal Kutay'ı da, resmi tarihin Emin Oktay'ına karşılık insaflı tarihçi... Zaman geçti... Sığınmak zorunda kaldıklarımızı daha iyi tanıdık. "Mevcutların içinden, mecburen..." düz mantığıyla "tercih" etmek zorunda kaldığımız ve fakat "bizim" hassasiyetlerimizle ilgisi olmayan o kadar çok "siyasetçi", "tarihçi", "aydın" vs. vardı ki... "Biz" derken kastettiğim bu ülkenin inançlı vatandaşları. "Ne demek. Biz inançsız mıyız?" diye höykürenlere cevap: Sizin "din adamı/ alim" diye referans aldığınız medya maymunlarının ortak yönü, siyasete sulanmaları veya otel odalarında porno kanallarında gezmeleri veya sekreterleriyle basılmaları... Ve hepsinde de başarısız, kepaze oluşları... Elbette inançlısınız da... Neye inandığınız belli değil... *** Neden "biz" kendi içimizden, "biz"den politikacı, tarihçi, sosyolog, ekonomist, sanatçı çıkaramıyorduk ve önümüze konanların içinden seçmek zorunda kalıyorduk. Çünkü "kanaat önderleri" üreten medya, bizim "aydınlarımızı" vitrine çıkarmıyordu. "Yok" sayıyordu. On yıllarca "yok" oldular "var" olmalarına rağmen. *** Artık kimin bu ülkenin samimi evladı ve bu ülkenin menfaati için çalıştığını görebiliyoruz. Yol yoktu, telefon yoktu, televizyon yoktu, internet yoktu... Olan iki üç dandik gazeteyle, siyah beyaz televizyonu da "onlar" kullanıyordu. Şimdi "onlar" olanlarla başa çıkamıyor. Artık nasıl siyasetçi istediğimizi tarif edebiliyoruz. Tarifimize uymayanları eleyebiliyoruz. Çünkü biz bu ülkenin yüzde 70'i olduğumuzun farkına vardık. Özal'ın cenazesinde anladık. Muhsin Bey'in helikopter kazasında "şehit" oluşuna üzülürken anladık. Bizde de kabahat var: Geç anladık. *** Şimdi iyi haberler... Gerçek tarihin tarihçilerinden Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil'in "Kayı-3" isimli kitabıyla, Prof.Dr. Ekrem Ekinci'nin "Osmanlı Hukuku" isimli muhteşem çalışması çıktı... Gerçek siyasetçi, gerçek alim, gerçek sanatçı neye inanırsa inansın, dürüsttür, insaflıdır, adildir. Recep Tayyip Erdoğan samimi bir insan olduğu için kimi zaman "politik" davranamıyor, eğilip bükülemediği için eleştiriliyor. Duygularını ve fikirlerini olduğu gibi sergiliyor. "One minute..." Bütün risklerine rağmen bu erkek tavır, özlediğimiz tavırdır. Vazgeçmeyiz... Unvanı "profesör" ise bir tarihçinin, "doğru" olanı cesurca ortaya koyar. Çalışır, araştırır ve aktarır. Bir şeyleri enjekte etmeye çalışmaz. İşini "geçimini temin ettiği meslek" olarak görmez ve dolayısıyla satmaz. *** Gerçekten bunlar iyi haberler. Artık yeni nesil, zorlama tarihçilere, maskeli siyasetçilere mecbur değil... Daha ne olsun. Şükürler olsun.