Sizi anlıyorum!

Bu kadar radikal bir değişikliği kabul etmek zor tabii. Radikal olan, iktidarın kendisi değil, sizin halkla paylaşmaya asla yanaşmadığınız efendilik duygusunun elinizden bariz bir şekilde gidişidir. Milyonlara, medenileştirilmesi gereken yığın olarak bakan sizlerin, devletin imkânlarını sömürürken günün birinde bu "oyun"un bozulacağı aklınıza gelmedi. Demokraside hep yan çizdiniz Cumhuriyet'e tutunup. Sandıktan ne çıkarsa çıksın iktidarda oldunuz. Saltanat Osmanlıyla bitmişti halbuki; mantığı, matematiği, hukuku istediği gibi yorumlayıp örseleyen kurumlarla gizli bir saltanata sahip oldunuz. "Köylü milletin efendisidir" vecizesi, tabelada kaldığı sürece sorun yoktu. Ve fakat köylü, yazlık sinemada izlediği ve Kaf Dağının arkasında zannettiği "zengin"liğin kendisinden çalınmış olduğunu anlayınca... Bir de baktınız ki, sadece sizin ve sizin gibilerin bulunmasına alışık olduğunuz yerlerde farklı simalar belirmeye başladı... Kokteyllerde, lüks mekânlarda, sanat çevrelerinde, yurt dışı tatillerinizde onlarla karşılaşmaya başladınız. Hele ki ihalelerde bile karşınıza çıkınca... Size ait olduğunu zannettiğiniz "bedava lüks hayat" imkânının erimeye başladığını anladınız. Üç kuruşa lüks tatil köyleri, üç kuruşa lüks restoranlar, devlet kesesinden harcırahlarla yurt dışında ilim, bilim, film, sanat gezileri... Sizin olan medyanın sayfalarında ünlenmeler... Sizin olan ekranda yalanmalar... Ve bu düzen bozulmazdı, çünkü koruyucuları da vardı hem... *** Bir Türkiye Başbakanının hiç alışık olmadığınız şekilde, dünyanın gözü önünde "insan" gibi, "erkek" gibi davranıp tam da seçim öncesinde sempati ve hayranlık toplaması... Eyvah eyvah... "Bunlar hiç gitmeyecek" korkusuna saldı ki sizi... Bunu çok iyi anlıyorum... Biz çoğunluktuk. Ama azınlık muamelesi gören ezik çoğunluk. Siz bir avuç elittiniz, telefon talimatlarıyla ülkeye yön vermeye alışmış... Şimdi korkuyorsunuz. Öfkeniz bundan. Bizimkisi korku değil sabırdı. Farkımız da burada. Ve sizi anlıyor, anlayışla karşılıyorum...