Sonra ne mi oldu?

A -
A +

Film biter. Ama sadece film biter. Kahramanından figüranına kadar beyazperdeye yansıyan hikâyenin kadrosu için hayat devam ediyordur. O tutkulu kavuşma sahnesinin hemen ertesi gününün sabahında aşk kokusunun yerinde ne vardır acaba? Köşedeki simitçi hâlâ orada mıdır? Gittiği bir evi, esas oğlanınki kadar ilgi çekici olmasa da, kendisine ait bir hikâyesi yok mudur? Başı ve sonu olan... Akıllara seza bir gerçeklik filminden çıkıp sinemaya gireriz, "orda neler oluyor?" merakıyla... Ve bir zaman sonra ışıklar yandığında, gök kubbenin altında bıraktığımız hayata geri döneriz. Halbuki herkesin kendi hikâyesinde başrol oynadığı, diğerlerinin hikâyesinde figüran olarak rol aldığı, eş zamanlı akıl almaz filmler bütünüdür zamanın hareketi... Hep olayların doruk noktasında yaşarız ana fikri ve hüküm veririz: "İşte müthiş bir aşk!", "İşte ihanetin daniskası!" veya "Muhteşem bir insanlık örneği"... Peki o tutkulu kavuşma sahnesinin hemen ertesi gününün sabahında aşk kokusunun yerinde ne vardır acaba? "Vay beee. Aşk maşk değilmiş halbuki bu..." Köşedeki simitçiye ve hikâyesine hep yazık ederiz. Simitçi sıradandır... Simitçinin aşkı, sevgisi, insanlığı, ihaneti yoktur. "Sonra ne oldu?" sorusunu bıkıp usanmadan sorabilmeliyiz halbuki... Sonra ne mi oldu? Film bitti işte. Bu kadar. Tadında bırakmak lazım... Kavuştular... Müthiş bir maceranın sonunda... Kavuştular... Aşktı... İhanetti... İnsanlıktı... Merhametti... Sonra ne oldu? Bu kimseyi ilgilendirmiyor. Herkese beynini uyuşturacak bir şov lazım... Sonra ne olduğu değil... Karşılaştığımız ve canımızı sıkan muamele budur aslında. Sonramızın umursanmaması...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.