Ne olacak bu memleketin hali?', bu memlekette en çok sorulan ve ama kimsenin ciddiye almadığı bir sorudur... Halbuki bu memleketin hali, kendi halimizin yetmiş milyonla çarpımıdır ve pek de iç açıcı değildir... Ama elbette hadiseye iyi taraflarından da bakabiliriz! ..... En büyük problemimiz üretim... Ekonomistler öyle söylüyor. Siyasetçiler de... Velhasıl sözüne itibar edilecek kim varsa, kurtuluşumuz için reçete olarak önümüze "üretim"i koyuyor... ..... İyi... O zaman şu sıralar sevinebiliriz!.. Çünkü "star" üretiminde tam kapasite, hatta sınırları zorlayarak çalışıyoruz!.. Popstar, Türkstar, hopstar, topstar derken her türlü starın, her çeşit ve ebatında tam vardiya iş üstündeyiz... ..... Yalnız bir küçük mesele var... Üretimin anlam kazanabilmesi, tüketilebilmesine, içeride ve dışarıda pazarlanabilmesine ve istihdam oluşturabilmesine bağlı... Maalesef biz birçok konuda olduğu gibi, star meselesinde de ipin ucunu kaçırmış durumdayız... Bu kadar fazla üretimi iç piyasada tüketemeyiz... Kalite problemi yüzünden "ihraç"da da zorlanacağız... Belki de stokları eritebilmek için "Ne alırsan bir milyon" mağazaları devreye girecek... ..... Gaza geldik mi sınır tanımıyoruz... Etrafımızdaki her üç-beş kişiden biri aday... Kimi başkan olacak, kimi meclis üyesi, kimi muhtar... Türkiye'nin bir kısmı yönetmeye aday... Bir kısmı sahneye çıkıp şarkı söylemeye... Kalan azınlık ise seyrediyor... ..... Bir de zorla evlendirmeye çalıştıklarımız var ki, sormayın gitsin... Gırgırı, koca koca insanların, kendi evlatlarına göstermedikleri ilgi ve hassasiyeti ekran gelinlerine ve damatlarına gösterip, ellerinde pankartlarla nümayişlere kalkışmaları... Gerçekten biz bu kadar komik miyiz? Yoksa reyting uğruna her türlü maskaralığa razı edilebilir saf bir tarafımız mı var? Asil bir yurttaşlık şuuruyla tercihimizi ortaya koymak için harcadığımız kontörler, gelecekte yol, su, elektrik olarak geri dönecek ve aradığımız huzura kavuşacağız! ..... Televizyon bu... Adamı gaza getiriyor ve işte böyle yazdırıyor... Bakın ekranlara... Türkiye yıldızını mı arıyor, belasını mı; belli değil...