Restorasyon işi, oldum olası işkillendirmiştir beni... Korkarım çünkü... Aklıma önce Şehzadebaşı Camii gelir... Neredeyse yapım süresinden daha uzun bir restorasyon rezilliği... Ve sonrasında caminin içinden kaybolan tarihî değerler... Veya restorasyon adına tarihî eserlerin orijinalliğinin bozulması... *** Aslında niyetimiz, iftara doğru biraz vakit geçirmek ve Yavuz Selim'in arka bahçesinden eşsiz Haliç ve İstanbul manzarasını seyretmekti... Ama Cami, restorasyon sebebiyle kapalıydı. Elinde telsizli amcalar da arka bahçeye sokmadılar! Biz de 10 yıldan kısa süren padişahlığının neredeyse tamamını seferlerde geçiren büyük ve mübarek devlet adamımız Yavuz Sultan Selim Han'a bir Fatiha okumak için türbesine yöneldik... İşte yine o rezillik: 'Türbeye Yardım' organizasyonu işbaşında... *** Eğer bu devlet, Eyüp Sultan Hazretlerinin, Fatih Sultan Mehmed'in, Yavuz Sultan Selim'in türbe kapısında yardım toplamaya izin verecek kadar aciz ise... Ayıp... Ben, ama Başbakanımızın, ama Kültür ve Turizm Bakanımızın böyle bir manzarayı içlerine sindirebileceklerini sanmıyorum... Yapılan iş iyi niyetli ve temiz olabilir ama bu milletin asaletine yakışan bir iş değildir... *** Oradan çıkınca Fatih Sultan Mehmed Camii'nin de hummalı bir restorasyona tâbi tutulduğunu gördük. Ve bu işleri inşallah ehil firmalar yapıyordur diye dua ettik. *** Çünkü bize kim olduğumuzu hatırlatacak olan bu mübarek şahsiyetler ve tarihî eserlerdir... 'Henry Prost'un 1930'larda canına okuduğu İstanbul hâlâ ayakta ama, yerli ve yabancı 'Prost'ların İstanbul'u Bizans'a çevirme, Müslüman Türk Milletini de soysuzlaştırma arzuları bitmiş değil ve 'hoşgörü' böyle hayati bir mevzuda ancak saflık olur... *** Ramazan Bayramınız mübarek olsun...