Hayatı yaşanılır kılan duygudur ümit... Biliriz; her geçen gün bir önceki günü aratır. Ama yine de yaratılışımızdan olsa gerek, geride kalan güzelliklerin, yaşandığı zamanki gibi tekrar gerçekleşebileceğine inanırız. *** Yavaş yaşıyorduk. Yetişeceğimiz bir yer yoktu. Zamanı sindiriyorduk galiba farkında olmadan. Veya farkında olmadan zaman üzerimizden geçip gidiyor şimdi. Mutfağımızda akıllı fırın yoktu. Mütevazı "kuzine" vardı. Akıllı fırın dedim; ukala demek daha doğru belki ama adını öyle koymuşlar. Bir iki elektronik devrenin yardımıyla zamanı ölçüyor, bip-dit ses çıkarıyor; hepsi bu... Çalışması için düğmesine basmanız yeterli. İlgi beklemiyor. Sevgi istemiyor... Elektrik ve/veya doğalgaz olduğu sürece çalışmaya hazır... Mütevazi kuzine ise duygusal biraz... Bir önceki günün külünü temizlemeden, yani halini hatırını sormadan çalışmaya gönüllü değil. Sonra odunları yerleştireceksiniz tam da onun istediği gibi. Ve yakacaksınız muhabbet ateşini. Sonrası kolay... İçten içe yanar, ısıtır, yemeğinizi pişirir, çayınızı her daim içilesi tutar, üzerinde ekmek kızartırsınız, fırınında patates közlersiniz... Orada gün boyu aileden biri gibi katılır hayatınıza ve zenginleştirir. Sebebi sadece kuzine midir, yoksa ekmeklerin kalitesizliği mi bilmiyorum. Ama onda kızarttığımız ekmeğin kokusunu hasretle arıyorum. Öyle hayali bir arayış değil bu... Şimdi hayat şartlarımın içine "kuzine"yi dahil etmek istiyorum. Birçok kişi dalga geçiyor benimle... Nostaljinin daniskasının peşindeyim onlara göre... Ve onlara göre olmayacak iş... Kim uğraşacak odunla, ateşle, dumanla... Yapamazmışım... Yaparım. Ama onlar haklı çıkabilir... Ben o kuzineyi bulurum ve hatta buldum. Evimdeki şekil-şemail operasyonu hallolunca gidip alacağım. İlla ki bi heves yakarım onu... Geçerim karşısına heyecanla... 35 yıl önceki gibi bir demir maşa da bulurum ekmekleri sıralamak için... Ama o aradığım "kızarmış ekmek kokusu"na kavuşabilir miyim; ben de emin değilim... Emin değilim, ümitliyim. Beni/bizi yaşatan şey bu değil mi? Denerim. Denerim çünkü değer... Denerim çünkü, çocukluğumun kuzinesini hiç unutmadım ama yirmi yıllık evliliğim boyunca kaç tane fırın değiştirdim zeki/aptal/ultra; hatırlamıyorum bile... Ümit bizi yaşatan duygu... Arayış hayatın anlamı... Kızarmış ekmek kokusunu ararım... Lezzetli domatesleri... Çayın rayihasını sonra... Görüntü değil; lezzettir anlamlı olan... Zarf değil; mazruftur. Ve dost ararım. Hormonsuz. Görüntüsü de, içi de, sesi de, işi de bir olan... *** Haydi gözümüzü yumup güzel şeyler düşünelim... Aklımıza hep lezzetler gelecek. Sohbetin lezzeti... Paylaşmanın lezzeti. Yavaş yaşadığımız ve sindirdiğimiz zamanlar yani... Ve tekrar buluruz diye ümit edelim. Niye olmasın?