erde gazetecilik var hâlâ. Islah edemiyorum... İddianame ve ilgili klasörler internete düşünce üşenmeyip indirdim ben de. Neticede arşiv-vesika... *** Kimi zaman insan kendini röntgenci hissediyor... Kimi zaman bir isimle karşılaşıyor, "Pes yani..." diyor. Hele telefon konuşmaları... Bir yandan Şamil Tayyar'ın kitabını okuyorum; derdim bir numarayı bulmak değil... Bir yandan iddialar, haberler, bant kayıtları, birilerinin sesinin giderek kısılması... Ve fakat bu işin adına yakışır bir destana dönecek gibi bir his içindeyim. Dönmesi gerektiğine de inanıyorum. Bir kahramanlık destanı değil belki ama, bir milletin topyekun rezaletler zincirinden ve utancından kurtulması destanı... *** Daha basit düşünüyorduk çoğu zaman. X bir yazar, herhangi bir kurum veya kişi veya görüş hakkında ateşli bir taraftarken, gün geliyor virajın keskinliğine bakmadan yön değiştiriyordu. Ama iyi niyetli davranıp, "Herhalde kendince doğru yolu buldu" diyorduk. İyi niyet, saflık ve salaklık... *** Zamanın birinde şimdi merhum olan bir zat telefonda bir işi için aracı olmamı teklif etmiş ve mukabilinde hem bana hem karşı tarafa avanta önermişti... Ben de kabul etmediğim gibi, karşı tarafın da kabul etmeyeceğini, sadece iki tarafı tanıştırıp aradan çekileceğimi falan söylemiştim. Beni saflıkla suçladıktan sonra demişti ki rahmetli: "O bana iş versin diye uğraştığım adam var ya... Eğer o işi bana verirse, ben her ay onun maaşının 20 katını kazanacağım... Şimdi iki şeyi düşünmeni istiyorum. Ben bu işi almak için neler yapmam; bu bir... Yani rüşvet diye görürse, hediye alırım. O da olmazsa, borç veririm. Sen bana bırak, ben yediririm... İkincisi o şahsın kaç lira maaş aldığını tahmin ediyorsundur... Bak bakalım kaç paralık hayat yaşıyor." *** Yahu bunlara "utanmaz adam" tabiri yetmiyor... Hırslarına anlam veremiyorum. Ölümsüzlüğün sırrını mı bulmuşlar acaba? Bıkmıyorlar çalarken "Hırsız vaar" diye bağırmaktan ve faziletten söz etmekten... Tamam safız da kardeşim... Salak değiliz ki... *** Ergenekon isimli iki destanımız olsun istiyorum artık...