Hazine 2000 yılındaki sembolik ihraçtan sonra ilk defa uluslararası piyasalardan 30 yıl vadeli borç buldu. Üstelik % 8,5 faizle. Gelen talep gerçekten sevindirici: 6 milyar dolar. Yurtdışından, Türkiye Hazinesine, bu vadede böyle bir oran ile borç veriliyor olması, ülkede ekonomik durumun gerçekten iyiye doğru gittiğinin bir başka açıdan da ispatı. Hemen hatırlatayım, ABD'nin otuz yıllık tahvillerinin faiz oranı yüzde 5'tir. Bu oran, dünyada "risksiz getiri" düzeyini belirler. Türkiye'de de TL cinsinden Hazine bonosu faizi, döviz cinsinden ise Eurobond faizi risksiz getiri seviyesini gösterir. Şu anda Türkiye'de risksiz getiri oranı yüzde 10'dan yüzde 8,5'a inmiştir. Ekonomik ve siyasi istikrar oluştuğunda yabancı sermayenin Türkiye'ye nasıl yöneleceği, 30 yıllık tahvillere gelen yüksek talepten de görülüyor. Paranın milliyeti ve dini olmuyor. Türkiye on yılda öyle yalpalar, öyle zigzaglar yaptı ki, ülkedeki tüm çekiciliğe rağmen yabancı sermaye bir türlü cesaret edemedi gelmeye. Koalisyonların demokrasinin erdemi olduğunu söyleyenler, tek parti iktidarının getirdiği güven iklimine bakıp, Türkiye'nin heba olan son 10 yılına hayıflanıyorlardır. Enflasyon mücadelesinde henüz kesin netice alınamadı, kamu iç borcunun GSMH'ya oranı halen yüksek, bütçe dengeleri hâlâ hassas, millî gelir hâlâ düşük. Yani ekonomi tam olarak düze çıkmış değil henüz. O halde, otuz yıllık tahvile para yatıranlar bu riski nasıl alıyorlar ? Türkiye'nin geleceğine duyulan güven sayesinde. Bu güvenin tesisinde tek değil ama en büyük etken tabii ki tek parti iktidarının sayısal çoğunluğa sahip olması. Yani hükümetin hızlı karar ve uygulama yeteneği var. Otuz yıllık tahvilleri alanlar, tabii ki bunu vade sonuna kadar tutmazlar. Ama, yüzde 8,5 ile aldıkları tahvili, daha düşük bir orandan satıp kâr etmek isterler. Demek ki yatırımcı, Türkiye tahvillerinin ileride faizinin daha düşeceğine ve o tarihte de alıcısının olacağına inanıyor ki parasını yatırıyor. Bu ihracın önemi satılan rakamdan değil, verdiği mesajdan dolayıdır. 2004 yılı boyunca yaşanacak gelişmelerin mevcut görünümü pekiştirmesi halinde, bir yıl sonra ekonomisi çok daha iyi bir ülkenin, yüzü gülen insanları olabiliriz. 2004'ün her bakımdan önemini çok iyi anlamalıyız.