4 partinin mutabakatı!

A -
A +

Türkiye'nin en can yakıcı -ve maalesef can alıcı- meselesinin Kürt meselesi olduğu aşikâr... Geçen her gün, kaybedilen her can bu ülkenin geleceğinden bir umut eksiltiyor. 30 senedir içinde asayiş, silah, asker, tecrit, sürgün, tehcir, baskı, hapis olan her usul denemiş. Ordu yığmışız yıllarca Şırnak'ın, Hakkari'nin, Diyarbakır'ın dağına, kırsalına... Yakmışız, yıkmışız, OHAL demişiz, güvenlik bölgesi demişiz, köy boşaltma demişiz. Bir devletin -soykırım dışında- başvurabileceği bütün asayiş ve te'dip tedbirlerini uygulamışız. En sertinden en tavizsizine kadar her tedbiri... 25 yıl boyunca... Nereye varabildiğimiz ortada... AK Parti 'can yakan ve can alan' bu meseleyi 'asayiş haricinde de' görüp adımlar atan ilk iktidar oldu. Kürt sorunu vardır'dan Kürtçe seçmeli derse kadar kimi sembolik, kimi kuvvetli adımlar... Şimdi bunu ileri götürebilecek bir eşikteyiz yeniden... Ve fakat tutturmuşuz bir '4 partinin mutabakatı' teranesi... Bu mutabakat kurulamazsa 'canlar yanmaya ve geleceğimizden umutlar eksilmeye' devam edecek, öyle mi? Siyaset milliyetçi coşkunlukları köpürtmek için yarışmak yerine barışa ve geleceğe dair umudu canlı tutmak için yarışsa... AK Parti'sinden CHP'sine herkesin 'darıltmaktan ödlerinin koptuğu' bu milliyetçi taban da, hamaset ile duygulandığı kadar insanların diledikleri gibi yaşayıp konuştukları bir ülke hayali ile de duygulanabilse... Kimsenin diğerine 'ırk üzerinden efelenmediği' bir ülke hayali ile.. Mahalle baskısının Kürt hâli Leyla Zana çıktı 'bu meselenin çözümü için Başbakan'dan umutluyum' dedi. BDP'nin temsil ettiği sekter-ulusalcı Kürt siyaseti zıpladı. Demirtaş 'seni vezir ettiğimiz gibi rezil de ederiz' dedi, diyebildi. Zana, 1991'de TBMM'de Türkçe yemin ettikten sonra Kürtçe 'bu yemini Türk ve Kürt halkının kardeşliği için ettim' dediği için olmadık hakarete uğrayan, bu yeminin cezasını 10 yıl hapis yatarak çeken, Kürt meselesini 'kendi doğrularıyla' hayatının merkezine koyarak yaşayan bir siyasetçi... Üstelik BDP-PKK çizgisinin dışında filan da değil... Lakin Leyla Zana bile, BDP-PKK'nın sekter dilinin biraz dışına çıktığında, korkunç bir lince uğratılıyor. Kemalist statükonun ulusalcı ezberiyle uyuşmayan söz söyleyenler düne kadar nasıl bir lince uğratılıyordu hatırlayın. Kürt siyasetinin temsilcisi zannedilen BDP'nin bu 'en ufak farklı fikri kabul etmeyen' dogmatik tavrının, bu ülkenin oligarşik statükosundan hiçbir farkı yok. Leyla Zana gibi güçlü ve heybesinde 25 yıllık mücadelenin çilesini taşıyan bir figür bile 'barış için umudum var' dediğinde böylesine ağır mahalle baskısına maruz kalıyorsa; Kürt siyasetinden farklı fikir ve sesleri biz daha çok bekleriz.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.