Ekonomik kriz 3 yıl önce ABD'de patladı. Sonra Avrupa'ya sıçradı. Türkiye önce sarsılır gibi oldu, fakat çabuk reaksiyon verdi ve yıkıcı etkiden kurtuldu. Amerika da batan bankalara rağmen, durumu nispeten toparladı. Lakin Avrupa Birliği, tüm hantallığı ve kakofonik yönetimleriyle fena halde dibe oturdu. Yunanistan, Macaristan, İrlanda, Portekiz derken iş İspanya'ya kadar geldi. Ötelerdeki Çin'den, Brezilya'dan yanı başındaki Türkiye'ye kadar hızlı toparlanmalar, güçlü büyümeler yaşanırken AB saplandığı çamurdan bir türlü çıkamadı. O çamurun adı "Kamu açığı ve hantallaşmış ekonomi..." *** Ancak, hantal da olsa, dünyanın en büyük ikinci ekonomisinden bahsediyoruz. Ayağa kalkması hepimizin menfaatine... 2 yıldır kalıcı tedbir ve çözüm üretemeyen AB galiba -ve nihayet- eli yüzü düzgün bir çözümün arefesinde... Almanya ve Fransa ilk defa proaktif, yapısal ve riskleri bertaraf edecek çözümler üzerinde kafa yoruyor. AB kurtarma fonunun kapsamının ve miktarının genişletilmesi, problemli ülkelerin tahvillerinin ikincil piyasadan alınması, kurtarma fonu garanti süresinin 2013 sonrasına uzatılması gibi tedbirler konuşuluyor şimdilerde... Yunanistan ve İspanya gibi borç buldukça almış olan ülkelerin yine ipin ucunu kaçırmaması için bir Borç Freni (Debt Brake) öneriliyor. Buna göre AB üyeleri limitli bütçeleri istedikleri gibi kullanacaklar fakat belirli bir seviyenin üzerinden ek borçlanmalarına izin verilmeyecek. *** Bu ve benzeri tedbirler alınıp kararlı biçimde uygulanırsa, AB "bir türlü çıkamadığı" bataktan yavaş yavaş kurtulur. En azından bütün dünya için sürekli endişe kaynağı olmaz. Bakalım mart sonunda yapılacak AB liderler zirvesinden yukarıdaki gibi "esasa taalluk eden" kararlar çıkacak mı...