Dün yazımı yazdığım saatlerde AB Komisyonu raporunu açıklamış, müzakere için tavsiyesini yapmıştı. Türkiye'de de, dışarıda da dolu dizgin tartışılıyordu konu. AB'yi, Türkiye'nin bağımsızlığını bitirecek "hain bir emperyalist plan" olarak algılayandan, bir "medeniyet projesi" olarak düşünene kadar her renk ve şekilden görüş ortaya saçılmış durumda. Esasında sağlıklı bir tablo. En marjinalinden makûl olanına kadar her kanaati öğreniyoruz böylece. TV'lerden savrulan bu görüşleri dinlerken, iki gün önce okuduğum, EğitimSen'in hazırladığı "Öğretmenler Yoksulluk Kıskacında" araştırması aklıma geldi. Türkiye'deki öğretmenlerin, Avrupa'daki eşitlerine göre ne kadar fakir olduklarını, zor şartlarda çalıştıklarını gösteren rakamlar. Neticede istatistik veriler. Bu bir sonuç; peki sebepleri nedir diye düşündüm. Araştırmayı yapanlar, muhtemelen daha çarpıcı olsun diye rakamları Yunanistan'daki verilerle karşılaştırmışlar. Mesela bir öğretmen Türkiye'de ortalama 5 bin dolar maaş alırken, Yunanlı öğretmen bunun dört katını kazanıyor. Rakamlar bu minvalde devam ediyor. Neden? Peki, 20 yıl önce aynı gelir ve refah düzeyine sahip olduğumuz Yunanistan ne oldu da birçok alanda bizi dörde beşe katladı? Biz Kardak'taki kaya parçalarına diktiğimiz bayrak ile övünürken, nasıl oldu da Yunanistan'a imrenir duruma geldik? Cevap basit. Türkiye gibi darbelerin, siyasi ve ekonomik krizlerin keşmekeşinde debelenen Yunanistan 25 yıl önce AB üyesi oldu. Önce demokratik altyapısını, sonra da iktisadi üstyapısını güçlendirdi. Birçoklarının gözünde hâlâ "düşman" olan Yunanistan, bugün Türkiye'den çok daha zengin, müreffeh ve demokratik bir ülke olarak, "Türkiye'nin AB üyeliği için çalışıyor". Aynı zamanda milli değerlerine bağlı, özgür ve kendine güvenen bir ülke olarak. Baktığı her yerde düşman görme paranoyasından kurtulmuş ve zihnen rahatlamış olarak. EğitimSen, belki farkında olmadan, AB üyeliğinin bize kazandıracaklarına dair "ampirik" bir örnek verdi. Kırk yıl boyunca Türkiye ile aynı kulvarda giden Yunanistan'ın, son yirmi yılda benim ülkemin rakamlarını dörde beşe katlamasının itici gücünün AB üyeliği olduğunu iddia ediyorum ben. AB muarızları ne düşünür acaba bu konuda?